Kayıtlar

Ocak, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anadolu Ayı'larıyla imtihanım!

Resim
-Yalvarıyorum sana! Kulan kölen olayım, noolursun götür beni. -Oya gözünü seveyim bi akıllı ol. Durmadan saçma sapan bişeyle geliyorsun bana;  ama bu şimdiye kadarkilerin en trajiği. Saçmalama! -Sen saçmalıyorsun şu an. Nesi tuhaf bunun? Gitmek, görmek istiyorum işte. Tanışmak, hatta arkadaş olmak istiyorum o insanlarla. Tuhaflık bunun neresinde? -Nerden öğrendin sen bu partiyi? -Ya sana ne!? Bi şekilde öğrendim işte. -Nerde ne zamanmış? -Bu benimle geleceksin demek mi? - Al işte! Ben biliyorum malımı. Yok desem tek başına gideceksin de mi o ortama! -Üzgünüm...ama evet. -Allah seni kahretmesin! Bana bunu yaptırdığına inanamıyorum şu an ama; evet! Lanet olsun ki evet! Tamam, gidelim. Hayır kendini geçtim beni de hiç düşünmüyorsun.. Orda tanıdık birini görsek, ne anlatıcaz onlara? Biz sırf meraktan burdayız diycez, onlar da yiyecek öyle mi? -Valla isterlerse yemesinler. Umrumda bile değil. -Bi gün önceden haber ver bari. -Tamam ararım ben seni. Ben aslında başka bi arkadaşı

Hikayemi dinler misin?

Resim
-Anlatmayı çok isterim...hikayemi dinler misin? -Deli misiniz? hem de çok isterim. -O zaman önce bana "siz"değil de "sen" demeye ne dersin? -Bayılırım :) -Öyleyse işte kartım. Ne zaman istersen ara beni. Bekliyor olucam. -Peki! dedim. Ayrıldık...o kalabalığa karıştı...ben eve gelmek üzere gecenin karanlığına... Buluşucaz bi gün, hikayesini anlatacak bana. O anın sıra-dışılığı, her şey bi yana, kurduğu cümleden öyle etkilendimki...saatlerce içimde döndü dolaştı. "Hikayemi dinler misin?" Hepimizin bi hikayesi var evet. Köşedeki Bakkal Mustafa efendinin. Her sabah sıcak poğoçalarını aldığım Ahmet beyin, iş yerindeki amirimin, sabahları masamızı silen (aslında yalvar yakar adakla çırakla arayıp bi türlü boş vaktini bulamadığımız) Hasan'ın. Apartman görevlimiz Asuman hanımın. Hepimizin...ama nedense hikaye dinlemek diyince bi şekilde tarihe adını yazmış insanları düşünürüz hep. Bi tek onların hikayesi dinlemeye değer(miş) gibi. Size bişey sö

Cinsiyeti farketmez (miş) erkek olan öder (miş) !?

Resim
Uyku tutmadı, yatakta debeleniyorum. Sonra başucuma uzanıp telefonu alıyorum elime. Gece iki filan galiba...öyle boş boş bakıyorum ekrana. Derken Ajda Pekkan'ın başlığı çarpıyor gözüme. "Erkek olan öder!"   Tahrik oluyorum, kaşıdı resmen :) Tıklıyorum hemen ve bi solukta sonuna geliyorum yazının. Başlıkta ne diyorsa içeriğinde de aynısını söylüyor aslında. Kadına kadınlığının hissettirilmesi önemlidir diyor. Bu bi buket çiçek olur, bi bakış olur, o olur bu olur şu olur ve  hesap ödenme anı da bu anlardan  biridir diyor.  Buraya kadar anlaşılır bi durum. Bi sıkıntı yok. Hesabı erkeğin ödemesi daha şık daha naif bi durum olabilir. Eyvallah! Ne var ki sonrasında şöyle diyor "bazı kadınlar erkeklerden daha erkektir bu yüzden cinsiyeti farketmez diyorum, erkek olan öder!" Hani şöyle dese tamam  diyeceğim. Cinsiyeti farketmez daha "mert" olan öder. Ya da cinsiyeti farketmez gönlü daha zengin olan öder! Cinsiyeti farketmez "erkek" olan öder ne d

Gel gidelim...

Resim
-Herkesi ayakta tutan bi şey var. Seni de hayallerin besliyor. Hayal kurmaktan sakın vazgeçme! Onlar biterse, sen de bitersin. -Hadi leenn! bi tek o mu? haksızlık ediyorsun. -Yeter ki sen kendine haksızlık etme! Benim ya da ötekinin edeceği haksızlığı da, çok da sikleme! -Vaaovvv! etkilendiğimi itiraf etmeliyim. -Belki bi de klasik Oya kahkahanı bahşedersin. -Ahahaha :)) Kalk gidiyoruz... -Nereye? - Bi kere de soru sorma, gel işte! ya da otur arkamdan bak; tercih senin. -Şimdi değil; ama sözüm söz! Mutlaka geleceğim. dedi. Sığır. Daha gelecek...

Vasiyetname'm: Küllerim her hangi bir havaalanına savrulsun...Lütfen!

Resim
Brokeback Dağı'nın hüngür hüngür ağlamaya başladığım sahnesiydi. Ağlamaya hazırlık aşaması diye bişey vardır halbuki. Önce miğdenize yumruk gibi bişey iner. Sonra bi ip yumağı gibi döne döne gelip boğazınıza oturur. Sonrası malum...en azından genelde böyle olur. Bazen de böyle olmaz işte. Küt diye, öncesiz, sonrasız tek bi andır sadece. Çiselemeye başlarsınız önce...sonra hızlanır. Topu topu döktüğün dört damla gözyaşı be kızım, şu yaptığın girişe, kopardığın gümbürtüye bak diyebilirsiniz tabi. Atış serbest. Ağzınıza geleni, dil altı yapmayın. Bırakın o da zembereğinden boşalsın.  Hatrım kalır. Ledger ve Jack Twist'in hikayesini anlatıyordu film. Birbirine aşık iki adam. Alıştığımız kadın-erkek ilişkisinden çok da farklı değildi belki. Biri daha çok seviyordu...o da Jack'ti. Hikayenin sonunda öldü. Ledger, sevgilisinin izini sürmeye,  ailesinin ziyaretine gittti. Jack'in doğup büyüdüğü eve. Odalarında dolaştı. Kanlı gömleğini buldu dolapta. Bağrına bastı...kokl