Kayıtlar

Kasım, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir kedim bile yok, anlıyor musun? ve Mehil Gökçek yeniden aday, ötüşün kuşlar ötüşün...

Resim
Sürü halinde gezen sokak köpeklerinden bile korkmayan ben, kediden korkuyorum. Çok tuhaf olduğunu biliyorum ama durum bu. Özellikle de göz göze geldiğimiz o anda, acayip bi his geliyor içime. Üzerime atlayacak, beni tırmalamaya başlayacak(mış) gibi hissediyorum. Sonra lisedeyken gördüğüm o garip rüyalar geliyor aklıma. Uzunca bi süre hep aynı rüyayı görmüştüm. Ayağıma ya da elime bi kedi yapışıyor, elimi ayağımı sallamaya başlıyorum ama o kedi bi türlü benden sıyrılıp gitmiyor. Kan ter içinde uyanıyorum sonra, mutfağa gidip bi bardak su alıyorum. Sonra gidip yeniden kafamı yastığa koyduğumda, uzun süre uykuya direniyorum. Çünkü uyursam, aynı rüyanın devam edeceğinden korkuyorum...garipti.  Neyse ki geçti gitti... Ha ama bunu böyle anlatıyorum diye, bi yerde gelip ayağımın dibine bi kedi girdiğinde "ay-oyy" sesleri çıkarıp, kediyi ordan uzaklaştırmaya çalıştığımı sanmayın sakın. Hiç yapmadım! Aksine, hep o duyguyla savaştım. Korkmuyor(muş) gibi yapmaya, hatta onu geçtim, sevm

Aynı yatakta koyun koyuna...ama belki de başkasının koynunda!?

Resim
Gözün gördüğünü yazmak, anlatmak başka bi şeydir. Görünenin arka yüzünü merak etmek, orda aramak, ora'yı bulmak çok başka. Ora'yı deşebilir , ordan çıkacak suyla kendi çimentonu karıştırıp bambaşka bi harç karabilir, yepyeni bi duvar örebilirsin aslında. Alman fotoğrafçı Paul Schneggenburger'in bu fotoğraf çalışmasını görünce aynen bu duygu geçti içimden. Görünenin arkasını aramak, söylenenden fazlasını öğrenmek, dinlediğinden çoğunu duymak... "Sanatçı" dediğimiz şahsiyetler galiba tam da bu yüzden var. Paul Schenggenurger'in bunu neden yaptığını bilmiyorum tam; akıl yürütüyorum sadece şu an. Bu yüzden aklına gelmiştir diyorum. The Sleep of the Beloved diye bi proje kuruyor kafasında ve hayata geçiriyor. İsteyen çiftler fotoğrafçının evine gidip gece 12'den sabahın 6'sına kadar simsiyah çarşaflarla örtülü yatağa kuruluyor. Fotoğrafçı makinesini uzun pozlama yöntemine göre ayarlıyor ve çiftleri uykusunda fotoğraflıyor. İster miydim? Evet. Yapar

Sensin köpek

Resim
Tam iki saat çemkirdikten sonra telefonu kapatıyorsun. Nefesin tükenmiş, yorulmuşsun. Anlamadığından değil diyorsun. Eşşek gibi anladı ama işine geliyor salağa yatmak. Bi kahve yapıp, oturuyorsun pencerenin önüne. İki dakka sonra mesaj düşüyor telefona: İtsin mitsin ama seni çok seviyorum...diyor. Altta kalacak değilsin tabi. Gene basıyorsun küfrü; ama bu kez gülümseyerek... -Sensin köpek!

Kapı ağzı

Resim
O da mümkündü aslında. O gün sen öyle, kapı aralığından baktığında, dönüp bi kez daha sarılabilirdim boynuna. Sonra, dudaklarımızın birleşmesine ramak kala, çekip kendimi,bi an öyle bok gibi bırakabilrdim seni ortada. Belki soğurdu biraz içim ama yapmadım. Ne salakmışım :) O da mümkündü aslında, birlikte geçirdiğimiz en mutlu anımızda, arabesk bir oğlan çocuğuna dönüp, küçük emrah misali burnunu çeke çeke ağlamştın, hatırlasana...! Sonra bakıp gözlerime, bi gün seni gerçekten üzersem, öldür beni demiştin. Gözümün yaşına bakma...! Öldür. Sonra "hakim sorduğunda,  o günün hatrına öldürdüm dersin" demiştin. "Bu günün, bu anın hatrına öldür beni!" Biliyor musun? ne düşünüyorum bugün, o gün hakkında? Sen tam bi gerzektin, hala öylesin. gücenme bana :) Elim gitmedi. O da mümkündü aslında. Herzamanki kavgalarımızdan birini etmiştik hani, sen gene ağlamıştın burnunu çeke çeke, huyun kurusun zaten, pek severdin demegojiyi. Gelen ilk taksiye el kaldırmı

Bu tutku beni öldürecek (yaşatacak) dostum!

Resim
Hürriyet Gazetesinin bi haberiydi. Fotoğrafçı Dan Marbaix'in unutulmuş, terkedilmiş binaları fotoğrafalamak için dünyayı gezdiği ve sırf bu nedenle başkalarının meskenlerine izinsiz girmekten defalarca yargılandığı. beş yıl içinde yirmi defa tutuklandığı,  hatta başına silah dayandığı...! Sizi bilemem ama beni inanılmaz etkiledi. İşte! insan bi şeyin peşinden gidecekse, böyle gitmeli! Delir(miş) gibi... Bir insanın,  bir fikrin, bi duygunun, bir uğraşın hatta belki sana bana çok "gereksiz" gözüken bir eşyanın. Eşya diyip geçmemek lazım. Eşyayı eşya yapan da duygusudur zira. Onunla yaşanmışlığındır. Nedir ki yani en nihayetinde ? Beynine silah dayayacaklar ama sen ille de o "fotoğrafı çekmek" için o riske gireceksin. Olmazsa olmazın olacak çünkü. Olmazsa olmayacak sahiden de. Kaç şey var hayatımızda gerçekten bu kadar tutkuyla bağlandığımız? Ne için gözümüzü bu kadar karartırız? Ha lafta çok da,  sahiden soruyorum ben. Onsuz olmam diyip oldukları

Her yer öğrenci evi, herkes sevişgen (mi) ?

Resim
Başbakanımız  her gece uykusunda Türkiye'nin koca bir kerhaneye dönüştüğünü görüp; kan ter içinde uyanıyor olabilir  mi? Bu kabus onu bu illete yakalatmış(mış) mesela; önüne gelene  "birbirinizden uzak durun lan! yoksa dağıtırım ortalığı" diye bağırıp çığırması da bundan mı?  Halbuki en önce şunda anlaşmamız lazım(dı). İnsanların sevişmek için ille de öğrenci evlerine ihtiyacı var mı? Birbirine dokunmak isteyen iki insan, bunu sahiden de istiyorsa, sen buna gerçekten mani olabileceğine inanıyor musun? Son sigaranı içtin mesela. Tiryakisin diyelim. Gece saat on iki. Benden duymuş ol hadi :) ona da itirazım yok. Gider hangi cehennemde satılıyorsa satılsın, bulur alırsın onu. Zamandan mekandan soyutlanırsın. Ha akşam üstü Beş. Ha gece on iki farketmez balım. Bi de şu meşhur deyim vardır hani. Hırsıza kapı baca mı olurmuş? Olmaz. Bi kere kafaya koymasın yeter ki, ne yapar eder, gene de açar o kilidi. Bin yıllık bi gerçek bu. Sen yasakladıkça arzu artacak. Sen höt söt etti

Thor ve gerçek muktedir!?

Resim
Filmi dün izledim, bu fotoğraf bugün düştü gazetelere. "Neredeyse filmden daha çok konuşuldu, filmin önüne geçti"başlığıyla birlikte. Önce şunda bi anlaşalım. Thor olağanüstü güzel bi film. Benim gibi fantastik film sevmeyen biri bile ağzının suyu akarak izlediyse, kendinden geçtiyse, dünyanın geri kalanını unuttuysa, sevenlerini düşünemiyorum bile. Hakikaten görsel şölen diye buna derim ben. Zerre kadar da abarttığımı düşünmüyorum. Hatta filmden çıktıktan sonra aklıma Yılmaz Erdoğan'ın bir röportajda söylediği şu cümle geldi. Demişti ki " neler yapıyoruz, hangi konularda nerelere geldik de, gene gidip abilerin yaptığı filmleri izliyoruz!" İçimden cevap verdim: Abiler de yapıyor ama be! Gene yap(mış)lar! Gidin izleyin demekten başka da ekleyecek tek cümle bulamıyorum. Gelelim bugüne...Jaimie Alexander'in güzelliğine...Benim beynim bana bunu hep yapıyor. Gördüğü bir fotoğrafı ya da gerçek bir olayı, çağrışım yoluyla,  ille de başka bi şeyle bütünlüyor. İş