Aşk aslında çok kirli bi şeydir!

Hayal edebileceğiniz en güzel aşk sahnelerinden birini  düşünün.
Adam yatakta sırtüstü yatmış mızıka çalıyor  olsun...muhtemelen az önce sevişmişler ya  da biraz sonra sevişecekler. Kadının bakışları "odaklı"...sadece baktığı şeyi görüyor.
Adamın bu sahneden biraz önce kadına tecavüz ettiği bilgisi yok kafanızda , ya da başka bi sahnede - ağzına gelen bütün küfürleri en aşağılayıcı  şeyleri sıralayıp, "sana bütün bunları yaptırsam beni gene de sever miydin?" diye sorduğunda, bunları ve bundan çok daha kötülerini  de yaptırsan gene severdim cevabına, ağzımı beş karış açtığım o anı hatırlamıyor olayım  ben.
Şiir bile yazılırdı belki bu fotoğrafın altına...
Heyhat! filmi izledim.
Biliyorum...
Misal, o çarşafların leş olduğunu...mekanın ev bile değil, bomboş kırık dökük pis bir  otel odası olduğunu, adamın kadına neler yaptığını hatırlıyorum!
 Ne köşedeki çiçekçiden alınmış taze çiçekler, ne sürpriz bir hediye, ne romantik bir akşam yemeği ne de final sahnesine kadar söylenmiş bir "seni seviyorum" cümlesi...hiç biri yoktu da, ilginç bir şekilde "aşk" vardı işte !
Ne tuhaf bir çelişki değil mi?
Kafamızda idealize ettiğimiz hayatla gerçek dünyada yaşananlar  birbirinden ne kadar farklı.
Beraberken "hayatımın aşkı" sandığım adamla, ayrıldıktan iki yıl sonra karşılaştığımızda -aramızdaki aşkın tamamen bitmiş olmasının verdiği rahatlıkla- bildiğiniz iki arkadaş gibi sohbet ederken, "o kadar da hakkımı yeme be, hala öyle misin bilmiyorum ama  sen bi meleği bile delirtecek potansiyele sahiptin, ben ki hayatımda bi şeye sinirlenip de  kalem kırmış kız değildim, bana öfkemden koca bi masayı devirtmiştin!" dediğimde;
" O senin steril merakınla zırt bırt dişlerini fırçalamana, lavabodan her çıktığında ellerini yıkayıp kremlemene, tertemiz bembeyaz çarşaf zaafına benzemez Oya! onun adı aşk-tı,
hala öğrenemediysen bi kez daha söyleyim;
aşk aslında çok  kirli bi şeydir!" demişti.
Puşt! :)


dipnot: Filmin adı; " Paris'te son tango."  Ölülerin kulakları çınlar mı bilmiyorum ama; kulakların çınlasın Marlon Brando!

Yorumlar

  1. Hatırlıyorumda... üzerine büyük cümlelerin kurulduğu kavgalar şehri gibiydi... yapmam dediğin ne varsa yapılan... her türükürdüğünü yaladığın... en aşşağılayıcı cümleleri duyduğun...bir normal iki anormal gittiğin... kavgası dövüşü bitmeyen bir şehir... Yine de üzerinde güneşin batmadığı... ateşin yaktığı.. tutku ve şehvetin kol gezdiği.. köşesinde bucağında birbirini sıkıştırdığın.. tenhalarda öpüştüğün bir şehir... varsın kirli olsun... gözyaşı da olsa mayası... sağanak yağışlarda temizlenirsin... bazen ego şemsiyen temizlenmene bile izin vermez...

    bana da yine de aşk.... her şeye rağmen aşk... duygusunu vermiştir... pariste son tango.... niye son olması istendi acaba ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adam kıza ısrarla adını, yaşını işini söylemiyor da...filmin sonuna doğru dikilip karşısına küt diye 45 yaşındayım, dulum bi otelim var ben buyum dediğinde eyvah demiştim ben zaten! "son" un gelişi o karaden belliydi bana sorarsan.

      Sil
  2. Yazmak icin dusunuyorum bunu yazmadan once de cok dusundum ama yazacagim hicbirsey hakkini vermiyecek yada Ben bulamiyorum cok guzel diyim :)

    YanıtlaSil
  3. Her fikrin hissiyatın bir formu olmalı sanki kafamızda. Hep filmlere benzemeye çalışıyoruz belki; aşkıda filmeler benzetmek. Sürprizler, iltifatlar vs. Sonra başka bir film başka türde söyleyince derdini ezberimiz dağılıyor. "Şöyle olmalı" demek çok saçma evet, bunu kabullensek bile ta farkına varmamız ömrümüzün son nefesinde olacak ancak. Hiç de önemi yokmuş, bişeyleri bişeylere benzetmeye çalışmak aptalcaymış, birisi gibi olmaya çalışmak ne saçma.

    YanıtlaSil
  4. Ne kadar net anlamışsınız söylemek istediğim şeyi. Kafamızda idealize ettiğimiz her şey mutsuzluk nedeni aslında. Burası hayat...içinde yok yok!

    YanıtlaSil
  5. Birisi vardı hayal kurmuyorum o yüzden mutluyum derdi. Aslında birşeyleri idealize etmek de hayalle aynı çizgi üstünde bence.
    Oyacım yazılarını okumak çok büyük keyif veriyor bu arada. Severek takip ediyorum seni.

    YanıtlaSil
  6. Aslında tamamen bakış açısı Nihancım, en özgür olduğumuz alan çünkü aynı zamanda! İnsan zihninde dağları aşıyor, düşünsene...

    YanıtlaSil
  7. TEBRİKLER okurken huzur duyuyorum .uzun süredir okumaya deger bi yazı göremıyordum.Bu yazınızda diğerleri gibi şahane

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu