Kayıtlar

Nisan, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Menekşe ve bir kaç şey daha...

Resim
Garson geliyor. "Soslu cevizli kek ve bi açık çay" diyorum. "Hemen" diyip gidiyor. İki dakika sonra elinde kek ve çayımla geri geliyor. Onları masaya bıraktıktan sonra teşekkür etmek için kafamı kaldırdığımda göz göze geliyoruz. Gülümseyerek masamdaki menekşeyi alıyor...Tuhaf tuhaf bakıyorum suratına. "Niye alıyorsun ki şimdi çiçeğimi?" der gibi... Anlıyor...açıklama yapma ihtiyacı hissediyor. "Biraz güneşlensinler diye şu masaya koyacağım" diyor sağımda duran güney cepheli masayı göstererek. :) Yüzümdeki soru işareti kayboluyor. Bu kez ben gülümsüyorum...O menekşeler içime kaçıyor birden. Bi yerlerimi tatlı tatlı gıdıklıyor... Oğlan bahşişi haketti! Röportaj yapmayı çok istediğim birine sorular hazırlıyorum...Canım bugün açık havada yazmak, düşünmek hayal kurmak istedi. Daha önce verdiği röportajları okuyorum...Bi yerinde demiş ki, şimdilik adı bende saklı dünyalar güzeli genç kadın " Nedensiz sevemem ben!" Bayılıyorum cevaba.

Haydi gel uçalım...!

Resim
Şu hayatta insanı motive eden, yerden yükselten, devam etme gücü veren üç beş şey varsa, yol yapmak bunların en başında geliyor. Ha yol dediğim de şurası, burnumuzun dibi ama işte; başka bi boyuta geçiyorsun. Çapın değişiyor, penceren değişiyor...Gördüğün göz; algıladığın aklın değişiyor. Renkler değişiyor...Mavi, sarı, yeşil, mor oluyor...Durağanlık gri, durağanlık kütle gibi ağır, durağanlık yalnız bi şey! ben size diyim. Yol öyle değil işte. Yol durmuyor. Adı üstünde. Gidiyor bi kere... Gitmek, hafifleten bi şey, gitmek algını açan bi şey. Az daha ileri "gideyim" mi? Gitmek, seksi bi şey! Gitmenin kendine has bi cazibesi, büyüsü var. Gitmek baş döndürücü. Gitmek cesaret, e hadi tam halini söyleyim, göt isteyen bi şey! Yok bu benimki öyle değildi. :) Şurdan şurası. Ankara'dan çıkıyorsun yola, üç saat sonra ordasın. Ver elini Kapadokya... Gözleri sürmeli büyücüler orda yaşamış olmalı. Uzun burunlu, kukuletalı cadı, altın küreye orda bakmış olmalı...Japonla

Bitince...

Resim
Hani deli gibi bi sınava hazırlandığımız zamanlar var ya, bitince bi boşluğa düşeriz. "Eee benim olayım ne şimdi?" deriz. Bi anda özgürleşmeyi kabul etmez bünyemiz. Ne yapacağımızı şaşırırız. Hah! işte öyleyim. Boşluğa düştüm. Ayağımın altındaki zemin kaydı sanki. Bi çeşit enerji boşalması gibi düşün işte. Tıpkısının aynısı. :) Seçim mereti bittiğinden beri bi garipim. Yazı yazamadım. Kitap okuyamadım. Facebook'umun ana sayfasına neredeyse hiç bakmadım. Açtım ama; anlık oldu hep. Bi fotoğraf beğendim çıktım, offf çok sıkıcısın! deyip arkamı döndüm hemen. Hoş bu ara instagramla flört ediyorum zaten. :) Nevşehir'e gittim. Balona bindim. Yerden yükseldikçe iyice hafifledim... Anlık sinirlerim var ama; daha ziyade sinirleri alınmış gibiyim aslında. Bomboş bi his...aynen o içi hava dolu balon gibiyim. Issız bir adaya düşmek istiyor resmen canım... Zaman mefhumu olmasın. Ne geçmişten bir anı, ne geleceğe dair bir umut taşınmasın. Herşey "orada" ve bi te