Kayıtlar

Mart, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SEVİŞMEDİLER ÇÜNKÜ EN AZ ONUN KADAR MUAZZAM BAŞKA BİR ŞEY YAPIYORLARDI!?

Resim
Ece Temelkuran'ın yeni kitabı Devir çıktı. Henüz alıp okuyamadım ama en kısa zamanda bu ayıbımı telafi edeceğim. (Ayıp demem çok sevdiğimden. Dili kullanırken ki küstahlığına bayılıyorum Ece Temelkuran'ın.) Bu yakınlarda verdiği röportajlardan birinde okudum başlıktaki cümleyi. Diyor ki o cümlede "insanların cinselliklerini yaşayamadıkları propagandası darbe sonrası cilalanan bir propaganda yöntemi. (...) Evet sevişmiyorlardı; çünkü en az onun kadar heyecanlı, muazzam başka bir şey yapıyorlardı. İnandıkları ortak bir mücadelenin peşinden gidiyorlardı! Bunu şimdi gezi'ye katılanlar anlar yani!" Tespit acayip  doğru geldi önce bana. Kulağıma da... Etkili cümle diye buna derim yani.Ama biraz düşününce fikirden acayip uzaklaştım. Zerre kadar yatmadı aklıma. Birincisi o kuşağın devrimcilerinin kendi kişisel tercihi miydi seviş-me-mek? O kadar uzağa gitmeye bile gerek yok. Bakınız: Devrim Nikahları!!! Değil 69 kuşağı ben daha lisedeyken (yazmıştım gene sanırım) so

ESKİ YENİ BİR ARADA SEN ARADA SIRADA UĞRA BURALARA!

Resim
Moda! Şu ara benim kalbimin attığı yer! Hem bin yıllık sevgilim gibi. Hem yeni tavlamaya çalıştığım oğlan gibi. Ve ikisi aynı kişi! Nasıl oluyor demeyin. Bazen öyle olur işte. Hem her yerini karış karış biliyormuşsun gibi bir yakınlık hissi...hem her an alabora olabilirsin, altın kaygan zemin...küt diye tepe taklak edebilirmiş gibi seni! Sürekli tetikte bir ruh hali. Elini uzatsan tutacaksın belki...belki uzatıyor gibi yapıp kaçırıyor kendini... Sence hangisi? Senin de kafan karıştı şimdi di mi? :) Tamam uzun ettim. Sadede geliyorum. Bir zaman oldu aslında ben Fahri'yi keşfedeli. Çok değil bir iki ay önce. İşsizdim. Fakir edebiyatına da hiç gerek yok şimdi ama; o kahveyi içsem çıkınca kendime bira ısmarlayamayacağım yani. Zor tercih-ti. Boşver birayı kızım dedim. Allah sevmiş işte seni. Senin kafa doğuştan güzel. Sen şurda bir kahveyle de kafa yaparsın şimdi. Ve yaptım... Allah seni inandırsın Fahriye Cafe 'den çıktığımda kafam bir milyondu. Ama şimdi onu sana nasıl anlatayım

YEMEĞİ YEMEYİP TADANLAR HAYATTA HER ŞEYİN AZICIK UCUNDAN ALANLAR!

Resim
Herkes benim gibi olmak zorunda değil. Ben nasıl desem...her şeyi biraz taşkın yaşarım. Büyüte büyüte...Mesela aşık olduğum adamın yanağına kibir kibar çıtı pıtı bir öpücük konduramam pek. Çok yorgun değilsem şayet! :) Ya kocaman coork diye öperim. İki mahalle öteden duyulur sesim. Ya da mümkünse direk ısırırım filan.Yemeği de öyle çok kibar kibar yiyemem. Hele ki kan şekerim filan düşmüşse, elim ayağım titremeye başlamışsa...çekilin önümden. Allah yarattı demem. Bir tek hayatta beni çok heyecanlandıran şeyler karşısında iştahım kesilir. Mesela yolculuğa çıkacaksam valiz hazırlarken, mesela uçaktan atlayacaksam (bu yıl kesin atlayacağım,şayet ölmezsem:)) mesela çok özlediğim bir insanı göreceksem bla bla bla. Var bir kaç şey daha ama hepsini sıralamaya gerek yok şimdi. Siz anladınız beni. Bugün bir arkadaşım bir olay anlattı. Eski çalıştığı yerde yazdığı bir yazıda  "acıktık, yedik" kelimelerini kullandı diye uyarılıyor. Neden? "Çünkü yemek yenilmez, tadılır" deni

MEHMET GÜLERYÜZ :BİR ADIM SONRA YENİ BİR SÖZ SÖYLEYECEĞİMİZE İNANIYORSAK YAŞAM O ZAMAN YAŞAMAYA DEĞER!

Resim
Hayat en temel ihtiyaçlarımızı bile lüks gibi sunuyor artık. Hepimize  çektiği en kötü numara belki de   budur. Küstah ve hoyrat üstelik! Nasıl? Duyamadık. Birileri oradan “Evet ya, işte bu! Hadi şuna haddini bildirelim!” mi dedi?   O zaman şimdi size,   bir süreliğine de olsa dünyanın geri kalanını  unutturacak  şahane bir haberim var.  İstikametimiz İstanbul Modern,   “Mehmet Güleryüz Retrospektifi”   sergisi. Resme birazcık ilgi duyan herkes bilir ki Mehmet Güleryüz denince   akan sular durmaz,   iyice coşar. Daha kapıdan girer girmez öyle bir ‘yükselme’ yaşıyorsunuz. Elinizden tutup içine çekiyor sizi. Zaman mekan algınızı yitiriyorsunuz. Sergi sadece resim değil, sanatçının 1960’lardan 2010 yılına kadar tüm sanat kariyerinin dökümanı niteliğinde. Heykelden gravüre, tiyatrodan performansa kadar,  sanat yolculuğunun en güzel dönemeçlerine tanıklık ediyorsunuz.  Ben  sergide  bir saat kırk dakika kaldım.  Siz de tam manasıyla  hakkını vererek gezmek istiyorsanız en az bir buçuk

KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN!

Resim
Bir iki ay önce Yıldız Parkı'nda geziniyorum. Her yer yem yeşil. Ömrüm uzuyor...İçim huzur dolu. Önümdeki yokuşu tırmanınca gördüğüm ilk bankta oturup dinlenmek istiyorum. Bir sigara yakıyorum manzaraya karşı. Keyfim o kadar yerinde ki...anlatmama imkan yok. Hemen az ötemde bir bankta da iki sevgili oturuyor. Gülüyorlar...şakalaşıyorlar. Arada bir öpüşüyorlar...Keyfi yerinde olan iki sevgili birlikteyken ne yaparsa onları yapıyorlar işte. Derken olanlar oluyor. İki adet "ahlak zabıtası" beliriyor birden. Neredeyse tekme tokat gönderiyorlar ikisini oradan. Hızını alamıyor teki. Arkadan bağırıyor. "Uza koçum uza!" Telefona sarılıyorum hemen. Beşiktaş Belediyesi'ni arıyorum. Diyeceğim ki "Hayırdır! siz de mi Brütüs?" Diyorum da zaten. Ama şunu öğreniyorum. Yıldız Parkı'nın güvenliğinden Büyük Şehir Belediyesi sorumlu. Neden şaşırmıyorum acaba!??? Hiç hız kesmeden onları arıyorum. Ama telefonlarıma hiç cevap alamıyorum bu kez. Öfkem dinmiyor. Twe

MAL DA YALAN MÜLK DE YALAN GEL BİRAZ SEN DE OYA'LAN!

Resim
İki yaz önce arkadaşım Özlem'le  Yunan adaları turuna çıktık.  Bütçe kısıtlı  tabi.  Aldığımız kabin en kötünün bir üstüydü. Ev değil ki bu, apartman boşluğunu mu göreceğiz acaba camdan desek... Tahmin bile yürütememiştik. :) "Muhtemelen penceresi filan yok; suyun içinde öyle kaya kaya gideceğiz bir şekilde, yapacak bir şey yok" demiştik. Sonra o odaya girdiğimiz an. Aman Allahım! Bana biri bir gün,  hadi mutluluğun resmini çiz dese, o anı çizmeye çalışırım. Özlem için de buna yakın bir duygu olduğuna eminim. Zira elleri titremişti heyecandan. "Oya şu ellerime baaak!" demişti yavrucum. Sanırsın kan şekerimiz düştü. Öyle bir heves, öyle bir nefesin ağızdan girip çıkacak yer bulamayışı...İçimizi patlatacaktı anasını satayım! Hayalimizin çok çok ötesinde bir oda. Camda perde var ama; korkuyoruz açmaya. "Açınca deniz mi görünecek sence Oya?" Bilmem...geminin motoruna bakmıyorsa kesin denize bakıyor bu pencere Özlem! Hadi aç da ne olacaksa olsun. Bitsin b