Aklımdan bir Zafer Ekin Karabay şiiri geçiyor...!

Hemen de yazabilirsin aslında bi duyguyu...
biraz demlensin diye bekleyebilirsin de...
demlikteki çayın  çökmesini beklediğin gibi...

Uyanıp bi pazartesi sabahı, kalkıyosun yataktan...aynaya doğru ilerliyorsun!
Gözlerin her zamanki gibi balık gözü...üşenmezsen,  buzdolabındaki buzluktan bi tane çıkarıp, üstüne bastırıyorsun...şişini  alır belki...(?)
Tekrar dönüyorsun aynanın karşısına...bütün kadın dergilerinde bin kere okuyup iyice ikna olduğun üzere...toniğe,  o yoksa gül suyuna uzanıyorsun!
gözenekleri sıkıştırmayı unutma diyorlarya hani...
sıkı sıkı tembihliyorlar bin yıldan beri...
Sonunda ikna oluyorsun, hatta kanıksıyorsun!
Bu "gözenek sıkışması" denen meret çok mühim bişey olsa gerek diyorsun!!!
Bi süre böyle gidiyor...
Sonra "her işte olduğu gibi" unutuyorsun...
ya da zamanla...daha az umursuyorsun!

Ha! diyebilirsin ki...
Bir sabah ritueli bu be kızım!
Yuh artık!
İnsan bunun da altını böyle deşer mi...?
Bu kadarı neyin nesi?
Şu bardak işte mesela;
bildiğin...
düz...
cam...!
Yoook! öyle değil ama;
içindeki suyun tarihçesini...
hangi dağın deresinden akıp geldiğini....
kendini nerelerde soğutup...nerelerde ısıttığını...
nerelerde coşup gümbür gümbür akarken,
nerelerde "ince...narin...nazenin..." süzüldüğünü...

Yok anasının nikahı(nı) ...! :)

"Bu kadar inme" diyor bi arkadaşım...
"Bu kadar inme!
"Sonra çıkması zor oluyor işte...!
Biliyorsun...!"

Bendeki bu dipsiz kuyu merakı...!
Ne biliyim...
garip işte...

Yooo!
Hiç de öyle melankolik bi ruh halinde değilim halbuki...!
Sadece sen öyle "karşıdan" bakınca...
Sana bi an öyle geldi...!

Yoksa şu an aklımdan...çook güzel şeyler geçiyor...!
Bir Zafer Ekin Karabay şiiri kadar güzel-ler hem de...
"Gidip Paris'te,
gerçekleri veremden öldürme" fikrini,  nasıl akıl ettiğini düşünüyorum mesela...
Feyiz alıyorum...!
gaza geliyorum...!

Gidip Paris'e...
Tam da Eyfelin dibinde...
Veremden öldürmeyi hayal ediyorum...
tüm gerçekleri (mi) !
Hem zaten, bu "gerçek" dediğimiz şey  ne ki?
Tek kurşunluk canı var zaten.
yerinde olsam;
çok da direnmezdim hani ! :)

Yorumlar

  1. Önce iki nokta arasındaki en kısa yolu,
    sonra tüm doğruları sildim..
    Özgürdüm ve tüm dolambaçlar, eğriler benimdi artık..
    Baktığım her yerde onu görüyordum, varlığını hissettim... ama bir türlü inanamadım yaptıklarına..
    Belki de güvenemedim...
    Sonra kendimi kurtarmanın yolunu buldum!! ve ben bir dahiydim...
    Gerçek diye ifade edilenler, fanilerin uydurduğu gereksiz şeylerdi...
    Gençeği söylemiş söylememiş ne farkederdi...
    Direnmeden, inandım...
    Bu mutlu olmaya yeterdi....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özgür senin de bi blogun olmalı ben de oraya yorum yapmalıyım :)) o günü hevesle bekliyorum :))

      Sil
  2. Güneş biraz önce anımsadı, uysal bakışlarını
    Odanın burukluğuna sığınan kedinin ve ağlayan
    Bir kadının ince bir ezgiyle dinen sesini,
    Perdenin kımıldarken söylediği ve eline
    Dudağında gülümseyen sözcüklerin sayıklarken
    Değmesini, sonra aydınlattı gecenin telaşında. Ki kadın
    Acının sözcüğüydü yeryüzünde,
    Düşyüzüne serptiği bir avuç suyla uyandığında.

    Hatırlattı bana.......

    YanıtlaSil
  3. "Her işte olduğu gibi unutuyorsun, yada zamanla daha az umursuyorsun."
    Bu da benim cümlem olsun bu yazıda, aklımda kalsın, uyar oğlu olmayayım fikre.
    Gerçekleşmişse kalsın mesala. Unutulmasın, umursansın. Tüm yer kabuğu benim memleket fikri benimsenmiş olsa da, ölmesin diğerleştirdiğim memleketlerde.
    "Ayrı" lığın kol gezdiği yerlerde hatırlansın tüm gerçekler.
    Sonu geldiğinde filmin, sahne kapandığında. "Gerçek" cana kastettiğinde, bilmediğim, hatırlamadığım bir şey kalmasın.
    Deştiğim, eşelediğim her yeri dolduracak kadar toprak olayım.

    YanıtlaSil
  4. Ne kadar güzel yazmışsınız..."deşmek" tam da böyle bi şey işte...yazdığınız üç satır, bi şekilde birilerinin en derinlerine dokunuyor...onu yazdırıyor...onu söyletiyor...onu düşündürüyor...ona hayal kurduyor...daha güzeli var mı? teşekkür ederim hissettiğiniz için...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu