Evren'e yolla...! :)

O kadar uzun zaman olmuş ki ben metroya binmeyeli.
Evimle işimin arası topu topu üç otobüs durağıydı.
Bazen yürüyor, bazen otobüse biniyordum.
Zırt diye düşüyordum varmak istediğim yere. İşteysem eve, evdeysem işe.
Ne var ki işin rengi değişti.
Dün sabah kalktım. İstikamet önce Kızılay metrosu.
İndim metroya. Bi kart aldım kendime, geçtim turnukelerden ve atladım gelen ilk trene...
Hem de bomboş.
Karşımda üç kişi oturuyor, yanımda sağ ve solumda olmak üzere birer kişi.
Karşımdakilere bakıyorum önce:
Üçü de erkek.
Birinin kulaklığı takılı, belli ki müzik dinliyor...zira ritim tutan bi hali de var...
Diğeri uyukluyor...gözler kapalı...kafa aşağı.
En soldaki cin gibi. Benden daha cin! gözleri fel fecir okuyor... :)

Çabuk sıkılıyorum üçünden de.
Malzemeleri yok.
Oyuncaklı değiller...
Bir dakikadan fazla ilgimi çekemediler.

Sağ yanımda oturana doğru dönüyorum hafiften...
Hepimizin en sinir olduğu şeyi yapıyorum.
Adamın omzunun solundan gazetesini okumaya başlıyorum.
Sinir oluyor mu? bilmem...o sırada  bunu hiç düşünmüyorum.
Başlıyorum başlıklara göz gezdirmeye...
Nasıl hızlı ve ne kadar dikkatliyim ama; anlatamam.
Zira kararlıyım o anda, yazacağım bu anı diye!
Artık her nedense?
Her zaman olmuyor...İnsanın her anını... anlarını yazası gelmiyor.
O ayrım neye göre örülüyor? onu bilmiyorum işte.
Ama bu an o an(lar) dan biri...

kaçarı yok.
yazıcam.
...
Dönüyorum hemen kaldığım yere...
SAğımda oturan adamın okuduğu Posta gazetesine...

İstanbul, internet yönetim merkezi oluyormuş.
Bodrumu sel vurmuş!
Hekla volkanı harekete geçmiş!
İtalya dışışleri bakanı istifa etmiş!
Sonunda apple da evet demiş. (neye ve neden bilmiyorum? )
Galatasaray'dan  sert bir açıklama gelmiş.
İstanbul'a çamur yağmış...
Meksika'da deprem olmuş!

Herkesin yüreğini birbirine açma zamanıymış...!!!

Bu başlıkta kalıyorum biraz...duraklıyorum.
Kim demiş?
Onu da görmeye çalışıyorum.
Evet gördüm: BDP başkanı demiş.
Çok güzel bi cümle...umarım samimidir de! Lafta değil, özde söylemiştir...
Taa yüreğinden demiştir! umuduyla...geçiyorum diğer habere.

 4 kişilik ailenin açlık sınırı bin on altı liraymış.
 Bursa İstanbul arası 18 dakika olacakmış.

Kadınlar geleceğini erkekler arabasını düşünüyormuş...!!!
TIrım Tırım Tırım!!!
Burası kafamdaki kırmızı alarmın yandığı yer!
Burası garip garip gülümsediğim yer! :)
Burası Allah iyiliğimizi versin dediğim...ve üzgünüm ki burası artık trenden ineceğim yer!

Topu topu dört metro durağıydı aldığım mesafe.
Kısaydı...
sıradandı...ama;
bi o kadar da sıra-dışıydı...
Özlediğim...
unuttuğum bi andı.
Hatırladım!

Hatırlattığı için hayata...
ve yeni işyerimde, yaptığım ilk dosyayı  "Bu dosyayı yaptım Selim, şimdi ne yapayım?" dediğimde: "Evrene gönder...!" diyerek,beni kahkahalarla güldüren  Selim'e...
teşekkürlerimle...

Bundan sonra yaptığım hiç bi şey için "şimdi bunu ne yapayım"  diye düşünmeyeceğim.
Direk Evren'e...tek yön gidiş biletiyle,
iadesiz taahütlü,
göndereceğim! :)

Sen de öyle yap!
Yolla gitsin...! :)

Evren bilir işini!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu