Kelebeğin rüyasından bana kalan...

"Sebebini bilmediğim gizli bi kibir var bende Muzaffer! Yalvaramıyorum...
Yalvarsam, belki de gelecekti adam!"
....
Kelebeğin rüyasından bana kalan...içime en dokunan an...!
Bu kibir denen mereti nereye koysam, yakıştıramazdım da!
Sözüm ona, hayatın "tesadüfü! (?) "  bu ya...
Şairin adı Rüştü Onur! olunca...
Kibir diyemedim ben ona...öyle göremedim.
"Onur!" dedim adına...
Öyle dinledim...öyle izledim...öyle hissettim.
Öyle "onurlu" baktı bana...öyle "onurlu" dokundu ki sol yanıma...!
Hala hissediyorum...taaa şuramda!
...
Bi zaman önce de Can Yücel için söylemiştim hani.
Adamın adı Can olunca böyle "Yüceliyor...!" demek ki demiştim.
Yazmaya gönül verince...böyle oluyor demek ki!
Bayılıyorum kelimelerle oynamaya...
Elini hiç bırakmak istemediğim bi çocuk eli sanki...
sırtımı hiç dönemediğim bi sevgili...
Yüzümü hiç çeviremediğim bi dost yüzü!
Vakitli vakitsiz...taş atıyor camıma...
El ediyor..."oyuna " çağırıyor beni!
Karşı koyamıyorum oyununa...
Alet oluyorum !
Bi de zevkli ki... :)
ne sen sor...ne ben anlatayım ...öyle bi ruh hali.
...
Evet!
Belki fincanı taştan oyamıyorum ama...
bi yolunu buldum işte!
Bi şekilde giriyorum bu hayatın kanına!!!
...
Bak işte..."yalvaramayan" bi adam!
Yalvaramayan bi şair...
yalvaramıyor diye sırf!
İçime nasıl dokunduysa artık...
Oturdum neler anlatıyorum sana...Onur'lu bi şairin eli omzumda!




Dipnot: Tüm bunları hatırlattığı...yaşattığı için, Yılmaz Erdoğan'a ve Onur'lu bütün şairlere selamla...


Yorumlar

  1. Biri fısıldıyor kulağıma ya da gözümün gördüğü her yerden okumaya çalışıyorum kelimeleri. Sorsalar ne mutlu ediyor? Cevap; aynı sokakta oynadığım laf ebeleri. Bu ne güzel bir yazıdır, laflara gebe oyun arkadaşım. Tebrik ediyorum seni.

    YanıtlaSil
  2. Çook teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  3. "Aşk en güzel bahanesidir şiirin"
    Yılmaz Erdoğan böyle tarif etmişti televizyonlarda filmini.
    Filmin bir yerinde, "Azmin değil hevesin peşinde koşuyor" demiş ti de insan evladı. Bir hevese bu kadar azimle sarılan şairane ruh beni hüzünlendirmişti.
    Yermek isteyen mutlaka bir pürüz bulur filmde ama ben "bizi aptallaştırmaya çalışan" filmlerin yığınla vizyona girdiği bu dönemlerde güzel bir dram filmi olduğunu düşünüyorum. Çekimlerini çok sevdim, özellikle maden sahnesinin.
    Bazı cümleler aklıma değil, yüreğime hitap etti.
    Filmlerin sonu yaklaştığında kendim yazayım, hepsinin mutlu bitsin sonu psikolojisi vardır bende. Çocukcana bir şey ama, öyle işte.
    Avrupai bir film olmuş, şöyle fransız, böyle üstün yorumlarına gıcık oluyorum. Film ara ara ağırlaştı, çöktü üzerime, boğdu. Ağır dram bölümleri vardı. Hüzünlü bir şairin senaryosu olduğu belliydi.
    Ben de kalan cümle ise.
    Yılmaz Erdoğan, Kıvanç Tatlıtuğa şöyle diyor.
    Binbir dertle ciğerlerini iyi etmeye çalışıyoruz, bir de kalp işini başımıza çıkartmıyacaksın di mi?

    Bir merak duygusu uyandırarak, bu güzel filme katkı sağlamanızı umuyorum.

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ederim...umarım.

    YanıtlaSil
  5. Filmi izledim. Beğendim diyebilirim. Bazı oyuncuları çok bağdaşmış, bazı oyuncuları ayrık gördüm. Bir konuda sizinle hem fikirim, bir şairin elinden çıktığı belli oluyor filmin. Hatta izleyenleri bile şiirsel bir akışa alıyor. Sizin yazınızda kendi içinde şiirsel olmuş.
    Birçok yorum okudum filmle ilgili. Bazıları küfür bile içeriyordu. Her şey eleştriye açıktır ama yazılar çok rutindi. Filmi değil de duygunuzu anlatmanız güzel olmuş.

    YanıtlaSil
  6. Hızına yetişemiyorum, konularına, konuklarına :)...
    Bi de filme gitmiş yazısını yazmışsın.
    Pes....
    Tebrik....
    Yine pes....
    Allahım şimdi o filmi izlemem gerekecek.....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu