Oldu bitti...geçti gitti ama; Anlamadım!

Bunların hepsi geçti gitti...oldu bitti de; benim aciz aklım bi türlü akıtamadı süzgecinden...
netleştiremedi içinde.
Şöyle ki; bu Oscar ödülleri sahiplerini  bulduya hani. Dediğim gibi, oldu da bitti maaşallah nazar değmez inşallah AMA;
Aklıma takılmış bi şey var ki; içinden çıkamıyorum.
Bilen varsa beni aydınlatsın ne olur?
Bu ödülü veren jüri,  aynı zamanda ödülleri kimlerin vereceğine de mi karar veriyor?
Pardon, baştan alıyorum. Soruyu daha net bi şekilde soruyorum.
Ödülleri sahiplerine verecek olanları  kim ya da kimler belirliyor?
Onları da ödülleri veren jüri seçiyorsa ne ala ama;  sanmıyorum.
Hal böyleyken de; ödülü alan en iyi filmin Argo olmasıyla ödülü verenin  pek sevgili Mrs. Obama:)  olması arasındaki tuhaf tesadüfü neye yoracağımı bi türlü bilemiyorum.
İnsanın aklına şu soru geliyor ister istemez.
Tesadüf değil de, kasti atış mıydın mübarek?
...
Gene son günlerde olup biten ama bi türlü anlam veremediğim "anlamlı" bulamadığım zira bütün köşe yazarlarının da ısrarlı bi şekilde eleştirdiği -ama benim eleştirdiğim noktayla hiç ilgisi olmayan - hani şu ünlülerin 8 Mart pozu!
Ben bunda bi tuhaflık görmedim aslında. Onlar genelde şunu söylüyor "bu pozlar konuya değil,  ünlülerin bizzat kendilerine ilgi çekmesinden başka bir işe yaramıyor!" muş...
Tartışılır...
Emin değilim.

O konuda net bişey söyleyemeyeceğim, zira zerre kadar bile bi faydası olacaksa neden olmasın!?
Buna bi sözüm yok ama;
Ben şunu garipsiyorum ki o da,  o Ayşe Paşalı pozlarını verenlerden birinin de Hülya Avşar olması!
Aynı Hülya Avşar değil miydi "bazı kadınlar kaşınıyor...sonra da dayağı yiyor, akıllı kadın dayak yemez!" diyen.
Hülyaaa!
Neden böyle?
Hülyaaa!
Bize gerçeği söyle!
Hüülyaaa! :)
demekten kendimi alamıyorum...
...

Veeee; Rüzgar Erkoçlar'a geliyorum.
Aslında sırf sohbet amaçlı bile bi yerlerde adının anılıp durulmasının ona zarar vermekten başka bişey olmadığını düşünüyorum. Bu yüzden de ısrarla bir sürü arkadaşımın "neden o konuda hiç bi şey yazmadın, yazmıyosun" sorularına rağmen hiç elim gitmedi.
Hala da gitmiyor...ama; bi şey var ki içimde, galiba onu söylemeden rahatlayamayacağım.
Yahu bizim memleketimizde yığınla erkek kadın oldu...oluyor...olacak!
Evet onlar da zorluk çekiyor, evet onlar da dışlanıyor, evet onların da yığınla sıkıntısı var ama; hiç birinin yalnızca "cinsiyet değiştirmiş olması" başlı başına böyle haber olmuyor, olmadı!
Hiç birinde böyle bi gümbürdü kopmadı.
Hiç birinin -ne denli doğru olduğunu bilmesek de- sırf bu nedenle ölüm tehditleri aldığını duymadık!
Bunu şuna benzettim ben biraz.
Hani diğer dinlerden İslam'a geçenleri baş tacı  ediyor hatta heykeli dikilesice yüce insanlar mertebesine yükseltiyoruz da;
Müslümanken din değiştirmek isteyeni tefe koyuyoruzya...
Sebep?
Din değiştirmek kişisel bi tercihse, isteyen dinini özgür iradesiyle değiştiremez mi?
Pekale değiştirebilir!
Değiştiriyor da zaten!
Sana bana soran yok. Sormayacak elbette ki!
Sen kimsin?
Ben kimim?
O,  O'nun tercihi!
Kusura bakmayın ama; bize bok yemek düşer demekten başka bi cümle de bulamıyorum buraya.
Hayır, tepkimiz "din değiştirmenin" kendineyse, başka dinlerden bizim dinimize geçenleri niye eleştirmek yerine,  Almanya'dan akrabamız gelmiş gibi davul zurna eşliğinde karşılıyoruz da, yönünü başka bi tarafa çevireni kafadan münafık ilan ediyoruz!?
Bu da aynı onun gibi işte.
Düşünün ki bi köşe yazarı aynen şunu yazdı "İslam'da cinsiyet değiştirmekle ilgili çok net bi açıklama var mı diye özellikle araştırdım!" Bu düpe düz şu anlama gelmiyor mu peki; sanki memleketimizde ilk defa bi insan evladı cinsiyetini değiştirdi de bu konuyu özellikle araştırıyoruz. Peki niye daha önce bu konuda net bi bilgi var mı diye din kitaplarını karıştırma gereği duymadık!?!?
O kadar erkek çatır çatır kadın oldu... hiç kimseler böyle kükremedi de, bi kadın erkek oldum dedi diye, şu kopan gümbürtüye...harcanan mesaiye...aklım ermiyor.

Niye bu kadar şaşırıyorsun ki diyebilirsiniz tabi.
Bu bizim her zamanki çifte standardımız değil mi?
Her zamanki iki yüzlülüğümüz...
Her zamanki hakkaniyet-SİZliğimiz!
Ne bileyim?
İnsan umuyor işte...
...
Ha bi de son günlerde  haber olan güzel bi konu da var aslında, yok değil!
Orhan Pamuk daha önce aldığı ve iki kez daha aday gösterildiği Independent Yabancı Roman Ödülü'ne bu kez de Sessiz Ev romanıyla aday gösterilmiş.
Ödülü verecek jürinin arasında da Elif Şafak var mesela.
Gelin görün ki...bunun pek de bi haber değeri yok değil mi?
Zira güzel haberlerin reatingi  "kötü haberler" kadar yüksek değil!
Yok!
Olmadı...olmuyor!
Huyumuz batsın e mi! diyorum...
başka da bi şey demiyorum.

Yorumlar

  1. Oya'm ne de güzel konulara değinmişsin böyle. Dedim ki keşke bir kahve olsa Oya'da karşımda olsa da uzuuun uzun konuşsak bunları. Şimdilik imkan yok değil mi :( Her konuya az çok değinsem, iki şey karalasam kızmazsın umarım bana. bu yıl ki ödüllerde pi'nin yaşamı gibi bir film varken Argo'nun alması nasıl tesadüf ya da sanatsal değilse Obama hanımın da tele ekranla bağlanıp, ödülü takdim etmesi Oscar'a daha çok dikkat çekmek için değildir herhalde. Üstelik filmin yapımcısı Clooney olması(ayrıca tartışılacak bir konudur kendileri) Ben Affleleck'in senatörlüğe adı geçmesi gibi konular varken olsa olsa ortadoğuyla savaşın baş aktörlerinden İran'a açılan sanatsal! bir cephedir. H.Avşar konusu ise tam da dediğin gibiyken yapılan ise ilk etapta iyi birşeymiş gibi gözüküyor ama aslında pek de öyle değil gibi. Zira bu ilk değil, liberallerde belli ki rahatsız kadın cinayetlerinden. Şükürler olsun ki kadına karşı şiddet 3.sayfalardan ana haber bültenlerine taşınalı çok oldu da hâlâ çözüm yok. Ve çözüm için mücadele eden kadınlarda duyulmuyor, gösterilmiyor...Rüzgar Erkoçlar'a gelince tam da basılması gereken tek noktaya basmışsın parmacığını şekerim. Tehdit almamış olsa da ihtimal var mı var. Tek değinmek istediğim nokta ise nefret cinayetleri. Bir kadın erkek olduğu için -ki kadının alımlı bir güzel olması da bence buna bir sebeptir- yaratılan ortamı, erkeklerin kadın olduğu zaman başka bir şeye dönüşüyor: Nefret suçları. En çok trans bireylere ve travestilere karşı işleniyor...Orhan Pamuk bu ödülü zaten yıllar önce almış, yine bir başka adaylığında da alamamıştı. Bu ödülü alırsa kendisi için diyebileceğim tek şey; bir ödül daha eklediği ödüllerinden aldığı destek ve güçle, ezen/ezilen ilişkisinde tarafını aydın sanatçının alması gereken yerde alması gerekliliğidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kızmak mı dedin sen? :)Bu sayfayı gözümü kırpmadan sana emanet ederim ben! Sınırsız...sonsuz bi güvenle...ve de gururla! Ben bi yazı yazdığımda yazım dili ne kadar mühim bi şeyse içeriği de bi o kadar görülsün istiyorum ki....sen bunu hep yapıyosun! :) Bildiğin için...okuduğun için...dışına değil, içine baktığın için! Hayatı vakit doldurulup geçilecek boş bi alan gibi değil, içi "mucizelerle" doldurulacak koca bi kütüphane gibi gördüğün ve daha neler sayarım ama; gerçek duygularımı karşılamaz...(dipnot: Orhan Pamuk'un son dönemdeki suskunluğunu!!! etik bulmamakla birlikte...yapmadığı şeylerin üzüntüsünü ayrı değerlendirip, bize kattıklarını da ısrarla görmek istediğim ve gördüğüm için yazdım...) Çok teşekkür ederim Ekinim...eline sağlık...

      Sil
    2. Orhan Pamuk için düştüğüm dipnotta: yaptığı şeylerin üzüntüsü...yapMadığı olacaktı!

      Sil
    3. Yanaklarımı kızartmak için ne varsa yazmışsın Oya'm.

      Sil
  2. ..and the oscar goes tooo hamaseeett :) ödüller resmi politikanın PR ı gibiydi. Hadi şüpheciliğin dibine vuralım; herşey bütünün bir parçası demeyeyim yine de fakat; Bi kere anlamadığım şu var En iyi Film le En iyi yönetmen i nasıl ayırırsın. Yani en iyi yönetmen budur ama filmi ı ıh en iyisi değildir. Ya da en iyi film bu fakat yönetmen çuvallamış mı. Tam kafam da oturmuyor. Yönetmen filmin tamamından sorumlu değil mi. Son sözü söyleyen temel politikayı belirleyen kişi filan?

    Mesela Denzel Washington ın Flight filmindeki yıldır yıldır performansı dururken salt Lincoln ü canlandırdı diye best aktorün Daniel Day-Lewis e verilmesi ne alama geliyor? (Lewis in ilk oscar ı will be blood u izleyin enfestir) Köleliği kaldırmak için etik dışı davranmış olabiliriz ama amaç kutsal o nedenle sizin bu gün zahiren yanlış bulduğunuz bir takım müdaheleler nihayetinde kutsal bir amaca hizmet etmektedir (ilerde bkz: iran) mesajının altını çizmek mi ? :) yok o kadar değildir elbet. Aman soğudum iyice.

    Rüzgar gardaşım tehdit alıyormuş evet umarım tehditle kalır ama trans kadınlar zaten patır patır öldürülüyor tehdide gerek yok direk eylem. Keza burada dinden çıkma benzetmesi sanırım eril düzende daha çok erkeklikten çıkmaya denk geliyor.

    Öte yandan Ekin beni dövecek eminim hatta 8 Mart a mor bir gözle girebilirim :)ama Hülya Avşar ın birçok konuda çok dobra komplekssiz konuştuğunu ve çok ince nüansları yakaladığını düşünüyorum :) (eyvah eyvah)Hemen şunu söyleyim tek bir kadına el kaldırmadım; çok istemelerine rağmen :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum o kadar güzel akıyordu ki...finalde Ekinden önce bana ciddi bi sarsıntı yaşattın! ama ironi olduğunu bildiğim için bunun karşı savunmasını getirmeyeceğim elbette. Benim güzel memleketimde "hatır-gönül" işleri ne denli etkiliyse, sanırım deniz aşırılarda da aynı durum söz konusu. "Sanırım" yanlış oldu aslında ama neyse...eline ve aklına sağlık diyorum...ve de bi ucundan başla artık diye de ekliyorum! anladın sen :)

      Sil
  3. Zaman! Her şeyin devası gösterilen zaman! Zamanla yitirilenler, zamanla kazanılanlar. İnsanda, eşyada, olguda, düşüncede etkili olan zaman.
    İşte bunu zaman gösterecek diyecek kadar söz sahibi olan zaman.
    Yukarıdaki fikirleri okumak için ayırdığım zaman açısından baktım bu gün. O zamanı harcamaya deydiği kanaatine vardım.
    Zamanla oscar ödüllerinin değerini yitirdiği, akademinin içinin boşaldığı, siyasete hizmet ettiği kanaatine vardım.
    Kadınların anlaşılması zor ama değerli varlıklar olduğu.
    Bu memlekette kadın olmanın yanı sıra, ne olmaya özgürce karar vermenin de zor olduğu kanaatine vardım.
    En çok, bildiğim halde Orhan Pamuk haberi dikkatimi çekti. Bazı insanların gerçekten görülmesi gerekenleri gördüğü kanaatine vardım.
    Zaman.
    Zamanımı bu yazıları okurken, altına yorumlar yaparken harcadığıma çok menunum.
    Benim için bir köşe yazarı gibisiniz artık.
    Tek dileğim. Zamanın size izin vermesi ve her gün bir yazınızı ilgiyle okumak.

    YanıtlaSil
  4. Ya psikopatça olacak ama şunları söylemek istedim....
    Bu ocarlara takığım ben... İsminin bile erden geldiği bilinmez.. kimider ünlü bir aktristin sevgilisinin ismi... kimisi academyde kütüphanede çalışan kadının vefat eden amcasnın ismi falan filan...
    Bu ödülün aslı astarı Academy Awards esasen..
    Oscarları alacakları belirleyen grupta 5000 e yakın oy kullanıcısı var. Bunlardan 1000den fazlası oyuncu. 15 anadal var.. Herkes kendi ana dalında oy kullanıyor sadece en iyi film ve birkaç dalda tüm grubun oy kullananların oyu sayılıyor gibi gibi....
    Ödülün tüm dünyada bi saygınlığı var... Oy verenler kendi dallarında uzmanlar falan filan diyip çok uzatmayalım...
    Temel sorun ne biliyormusunuz... yada benim gıcık olduğum diyeyim..
    Amerikan milliyetçiliği Hollywood denen coğrafyanın her alanına işlemiş... Kiloluk amerikan filmlerinden tutun da... sanat şaheseri diye nitelenecek tüm amerikan filmlerinde faşizan bi yaklaşım tarzı var.. dünyada gerçekliğini ya da gücünü yitiren amerikanın kaotik yapısı bu savunma mekanizmalarını zaman zaman her alanda çalıştırır.. bu sefer oscarı seçtiler.. anti amerikancı bi psikolojim yoktur ama... gövde gösterisi benim de hiç hoşuma gitmedi... irite edici bir durum..
    Argo konusu, çekim kalitesi, senaryosu, akıcılığı ve gerçek bir olaydan senaryolaştırılması sebebiyle çok beğendiğim bir film oldu aslında... Film bu durumla kendine de zarar verdi.. Yoksa kült bi film olabilirdi...
    Amerikan film sektörü filmi yüceltelim propaganda yapalım derken, inanın dünyadaki sinema severlerin antipatisini kazandı... Bunu oscardan önce siyad üyesi bir çok sinema eleştirmeni dile getirdi...
    Öyle çok konuya girdim ki galiba...
    Diğerlerine de değinsem... fena kalabalık yapacağım... ama şunu söylemeden çıkmayayım...
    Bunu hem bu film için,
    Hem hülyanın pozu için,
    Hem de Orhan Pamuk için söylüyorum...
    Biri bir yerlerde yanlış,eksik,saçma,sorumsuz olarak görünmüş.. yada nitelendirilmiş olabilir... Bu durum o kişinin gerçekleştirmiş olduğu başka güzel bir şeyin değerinden götürmez....
    Hayat! yanlışların doğruları götürdüğü bir test değildir bence..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dipnot... şunu söylemeden çıkmayayım derken oyacım.. evim gibi gördüm burayı... girdik arkadaşlarla iki sohpet ettik hesabı...

      Sil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu