Hayatımın filmi!


Bi film izledim...
Adı  Flight.
Namı diğer Uçuş diyelim. :)
Bir pilot düşünün.
Karikatür Sami'nin deyimiyle, sevgilisiyle tam bir -günah gecesi- geçiriyor! :)
Artık Allah ne verdiyse...
Alkol, uyuşturucu kısaca "sakıncalı" ne varsa vücudunda kol geziyor.
Öyle bi gecenin sabahında, uçuşu var.
Kelimenin tam anlamıyla "akşamdan kalma" kafasıyla oturuyor pilot koltuğuna.
Uçuşa geçiyor (lar)...ve...
İnanıyorsak kader, inanmıyorsak tesadüfler diyelim; çok kötü bir sürpriz hazırlıyor.
Uçak türübülansa giriyor.
Aksilikler üstüste geliyor.
Uçağın kendisi dahil; her şey tepe taklak oluyor.
Derken...
O Pilot, mucizevi bir şekilde ne yapıp ediyor, toplam 102 yolcudan sadece 6 can kaybıyla yere inmeyi başarıyor!
Pilot göklere çıkartılıyor.
"O uçağı başka kimse öyle indiremezdi, o şartlarda başka hiç kimse o kadar az can kaybıyla bu inişi gerçekleştiremezdi!" deniyor...
Pilot kahraman!
Ne var ki;
çorap sökülmeye başladıkça, ipin ucu çok başka yerlere gidiyor.
Hastanede yapılan ilk tetkiklerde pilotun kanında gezen alkoden, uçak şirketinin aslında çoktan perte çıkmış bir uçağı, hala  o haliyle uçuşlarda kullanmasına kadar.

Bana sorarsanız ahlaktan tutun da aklınıza gelebilecek her şey görecelidir.
Tartışılır.
Benim ak dediğime siz kara diyebilirsiniz.
Kafadan bütün yükü pilotun omuzlarına yıkabiliriz.
Hakikaten de öyle.
Evet; kafadan suçlu!
....
Oysa ki;  işin uzmanları bile şunu söylüyor: O uçağı "en ayık" kafayla bile öyle indirebilecek başka bi pilot neredeyse yoktur!
Sonra tüm gücümüzle uçak şirketine saldırabiliriz. Ki benim de bütün hissiyatım bu yönde.
Rol çalmak; filmin içine girip o adamın boğazını sıkmak istedim!
....
İşte böyle...bin bir türlü duygunun pençesinde, hallerden hallere sürüklenirken ben;
olanlar oldu!
...
Soruşturma tamamen pilotun lehine dönmüş; uçağı alkollü kullandığı iddiası tamamen çürütülmüş hemen her şey kendi lehine ilerlerken; hem kahramanımıza hem seyirciye bir son dakika golü geliyor!
Ölen o 6 kişinin arasında görevliler de var ve onlardan birinin, bikaç ay öncesine kadar alkol tedavisi gördüğü, bağımlı olduğu ve enkazda bulunan tüketilmiş o iki adet bira kutusunu O'nun tüketmiş olup olamayacağı sorusu peyda oluyor!!!
Herkes için nasıl olur bilemem tabi.
Benim için öncesi bi anda dümdüz oluyor.
Kahramanımız cevap veriyor: " Hayır! olamaz...çünkü onları ben içtim!!!"
Ve...filmin son sahnesinde kendiyle iç hesaplaşmasını yaparken şu cümleyi kuruyor: "Yalan söyleme sınırıma geldiğimi hissettim! Sanki tek bir tane daha yalan söyleyecek yerim   kalmamıştı!!!"
Belki anlattığım hikayenin başından beri adam gözünüzde zaten ahlaksızdı!
Görev bilinci taşımayan; o kadar insanın hayatının sorumluluğunu alamayan, ruh hastası, bağımlı bi psikopatın tekiydi! değil mi?

Oysa ki doksan dokuza yüz pahalı gelir mi?

Boğazına kadar yalana batmış bir adam; tek bir tane daha yalan söylese hayatı kurtulacaktı!(?)
O doğruyu seçti!
Beden özgürlüğünü tek kalemde yıkıp; yerine ruhunun özgürlüğünü inşa etti!

Tıpkı bir "devrimci!" gibi...

Çok severek izlediğim,  dönüp dolaşıp tekrar tekrar izlediğim, hıçkıra hıçkıra ağlayarak izlediğim , etkisinden günlerce kurtulamadığım, içindeki diyalogların günlerce kafamın içinde kol gezdiği o kadar film oldu da;
nedendir bilinmez...hiç bi film için bugüne kadar "hayatımın filmi!" demedim.
Diyemedim!
Daha iyisi yapılana kadar bu o! :)
Hayatımın filmi!
Danzel Washington'sa hayatımın kahramanı!
Kişisel tarihinin genel  akışına bakıp; gördüğüm en "çakal" adam diyebilirsiniz oysa ki.
Aynı adam; kendi özgürlüğünü yakma pahasına zaten ölmüş bir kadını satmıyor!!!

Sen nasıl bir adamsın ki?
Tüm biraları sen içtin...ama beni sarhoş ettin!!!
Sanki "o kadın" bendim ve sen;
beni satmadın!

Eğil bir yol öpeyim... :)



Dipnot: Ayrıca Danzel Washington"ın bu filmde  oyunculukta nirvanaya çıktığnı da söylemeden edemeyeceğim. Hala izlemediyseniz mutlaka izleyin! (şahsi kanaatim)  :)

Yorumlar

  1. sokrates 'e seni sucsuz yere olume gonderiyorlar, denilmiştir. sokrates:suclu yere gitsem daha mı iyi olacaktı, demiştir. :)

    dipnot: the hunt 2013 'kursakta kalan bir lokma gibi. gözyaşlarını akıtıp tek bir damla hissettirmemek gibi..

    YanıtlaSil
  2. Yanlış hatırlamıyorsam diyen de karısıydı. The Hunt? nasıl? cümleni mi yanlış anladım. Ben o filmden etkilendiğim kadar hayatımda çok az filmden etkilenmişimdir. O nasıl bir oyunculuktu öyle! o bakışı gözlerimin önüne her geldiğinde tüylerim diken diken oluyor hala.

    YanıtlaSil
  3. yakın zaman da izlediğim beni etkileyen bir film idi. Sigarayı bırakmama rağmen. Tekrar başlatacak türden. :) the hunt.. FLight kötü değil ama. Aması ney diyeceksin.

    Şimdi sana filmler önerirdim. Ama hem yazına gölge düşürmek istemem. Hem de daha 8,5 filmini izlemedin ki.

    Dipnot:
    -...
    -daha önce hiç tuzun tadına bakmamış birisinin, tuzu tatması gibi.
    (master of sex)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu