Seni Beşiktaş kadar seviyorum...üstelik şampiyonluk hayalken!


Sertab Erener'in iyileşiyorum şarkısını dinlemeyen kaldı mı?
Sanmıyorum.
Biten bir aşkın ardından bi kadının serzenişlerini anlatıyor hani.
"İyileşiyorum..." diyor.
En yakın arkadaşlarımdan biri dahil,hemen herkes şarkıya bayılıyor.
Bense şarkının adından başka  hiç bir şeyini sevemedim.

Oysa çok "sıradan" bi duyguyu anlatıyor.
Alıştığımız...alışkın olduğumuz gündelik dertler gibi.
Bitmiş bir aşkın birbirine benzeyen yara izleri.
Halbuki ben bayılırım "sıradan" insanlık hallerine.
En coşkulu duyguları en basit haliyle anlatanlara hep hayranlık duyarım.
Duygusu daha kolay geçer içime.
Mesela; Senin için ölüyorum bitiyorum geberiyorum gibi "kocaman cümleler" yerine,
en yakın arkadaşım Yelda'nın geçen hafta bi öğlen saatinde telefonuma gönderdiği şu mesajdaki gibi: " Bana her şey seni hatırlatıyor; mesela Türk kahvesi desem..." yazmıştı.
Çünkü içinde gerçekten "ben" vardım!
O kadar bana ait, o kadar benden o kadar beni anlatan bi şeydi ki: Türk kahvesi...
Gerçekten sevmek böyle bi şeydir...O'nunla özdeşleşen şeylerin duygusunu hissetmektir!
!
Ya da geçmişte bana deli gibi aşık olduğunu söyleyen "oğlan çocukları" nın ettiği laflar geliyor aklıma.
"Sana dünyaları vereceğim!" demişti biri.
Daha o cümleyi ilk söylediğinde -ki belki yüzlerece kere söyledi- bana bi halt veremeyeceğini biliyordum.
Çünkü şunu çok iyi biliyordum.
Kimse kimseye dünyaları veremez!
Netekim o özlü sözdeki gibi, mahkeme kadıya, insan insana mülk değil!
"SEni hayatım boyunca seveceğim!" cümlesi de bugünden yarına bile vaki olmayabilir.
Bana sorarsanız aşk, yağmurlu havada araba sürmek gibidir. Direksyonu ne zaman ne yöne kıracağı belli olmaz insanın.
Kimse boyundan büyük laf etmemeli. Bence...!
!
Ama mesela; o oğlan çocuklarıdan birinin söylediği  en unutmayacağım, en sıradan...ama bi o kadar "gerçekliğini" hissettiğim aşk cümlesiyse şu: "Seni Beşiktaş kadar seviyorum desem...şimdi bana kızarsın biliyorum! Ama benim Beşiktaş kadar sevdiğim o kadar az şey var ki hayatta, üstelik şampiyonluk hayalken...!" demişti...
İçime işlemişti...
Bi cümle bir "sevgiyi" anlatıyorsa eğer;
ama arkadaşına ama dostuna, belki anneye, belki kardeşe...
ve sevgiliye...
O sevgi cümlesinin içinde insan,  ya karşısındakini anlatacak...
Misal ondaki Oya'yı...
ya da kendinden bi şey koyacak onun içine.
Kendini anlatacak O'na...
Kendinden verecek...!
Kendinden verecek ki...bu sayede ondaki Beşiktaş'ın ne manaya geldiğini biliyorsan şayet;
O'ndaki "seni" de hissedebilesin...!
!
Sertab'ın son şarkısına gelirsek;
dedimya...evet çok sıradan anlatıyor.
Benim tarifimden bakınca çok sevdiğim bi şarkı olmalıydı.
"Neyin varsa kaldırıp çöpe attım
saçlarımı kestirdim hemen sarıya boyattım.
Bitanem diye kaydetmiştimya hani telefonuma
sildim  derhal herkes gibi adını yazdım.
Sensizlik bana çok iyi geldi.
Ne kadar da ihmal etmişim kendimi!"
diyor...
Kendini ihmal ederek sevme şekli benim anladığım bi dil değil; belki bundan belki de finalinde "yatağa çapraz yatıyorum" cümlesinde duygulanmak yerine kahkahalara boğulduğumdan.
Bilemiyorum...
Sertab'ın kendisini ...o billur sesini çok sevmekle beraber,
ben bu şarkıdan bi türlü sahici bi duygu çıkaramıyorum.
Ama siz bana bakmayın.
Belki de sorun bendedir!?

Yorumlar

  1. Kendini ihmal ederek sevme şekli benim anladığım bi değil. demişsinizya, yazının bütünün güzelliği bi tarafa bu cümle tek başına bir yazı konusu!

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim, ilerleyen zamanlarda dikkate alıcam!

    YanıtlaSil
  3. Severek dinliyordum ben o şarkıyı.. Ama evet, senin baktığın pencereden bakabilince çok yavan, sıradan ve evet hep aynı sözler olduğunu gördüm. Kulağa ve göze aşina olmuş duvar yazılarının bir bütünü gibi.. :)

    YanıtlaSil
  4. Sen benden daha güzel izah etmişsin aslında! :) Ama şunu da belirtmek isterim ki bu bir eleştiri değil kendi baktığım pencereden bir durum tespiti sadece. Benim de severek dinlediğim bir sürü şarkı vardır eminim bi başkasına hiçbir şey ifade etmeyen.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu