"Telgrafın tellerine kuşlar mı konar?" herkes sevdiği şehri böyle mi yazar!? :)

Kirpiklerimin dibine çektiğim zümrüt yeşili bir göz kalemiydi İzmir...
O gün bu gündür, hiç bi yağmurda akmadı...bozulmadı.

Şiir gibidir İzmir; ama kafiyeyi uyağı iplemez.
Orhan Veli gibi, hep kafasına göre yazar çizer...

Canım İzmir'im...güzel İzmir'im...

Daha ilk günden beni kendine benzeten, saçlarıma  -yataktan yeni kalktım mesaj içerikli- dağınık topuz süsü verdiren; oynak, cilveli hovarda İzmir!

Nasıl unutabilirim ki, Dokuz Eylül Üniversitesi'nin  Buca Kampüsündeki o ilk günümde, içimde deli bir heyecanla uyanıp da  " Allahımm....! bir mucize olmalı ve okul bittikten sonra da bu şehirde kalmanın bir yolunu bulmalıyım!" diyerek, henüz küçücük olan hayatıma attığım o kocaman başlığı.

Bak! hala  içimde taşıyorum...yazları kanımı kaynatan o deli sıcağını. Ki ilk sen öğretmiştin bana, hatırlasana :Ten, hiç bir zaman unutmaz-ı. 

Bahane'yi...Kaos'u...Ora'yı...! ora- da  çalan latin danslarıyla aynı evde yaşayan beş kız- nasıl  kolay baştan çıktığımızı...
Adımlarımızın nasıl da yanlış kaydığının ne önemi vardı?
Özgürlüğümüzün başkentiydi burası!
Hürriyetimizi ilan etmiştik...! Ve bizim için an o andı...!!!

Bi sabahın kör vakti, Eğitim Fakültesinin içindeki Buca Kız yurdunda....Sevinç'in sesi çınlıyor kulaklarımda...bi türlü yataktan kaldıramayınca "Birinin Oya'ya İzmir'de neden bulunduğunu acilen açıklaması lazım" feryatları...

Orada tanışmıştım Sunay Akın'la. İzmir Kitap Fuarında. "Tek dileğimdir çünkü benim...sana yakın, bir Sunay Akın" diyen...o güzel adamla. Bir adam, kendi adıyla ancak bu kadar güzel bir kelime oyunu kurabilirdi ve  İzmir işte ya bu, her nasılsa, beni hep  güzel şeylere iliştirirdi...

Fuarda palyaçoluk yapan Yasemin'e eşlik etmekti İzmir. Görev saati bitince yemyeşil dalların altında bi tuborg şişesinin kapağı açılırken, insana tuhaf bir haz veren o pıt sesiydi!...

Konaktaki Tarihi Asansörde, yerden yükselirken, sırılsıklam aşık olduğun bi adamla deli gibi öpüşmek gibiydi İzmir...
İnciraltı sahilinde, ayaklarımızı suya sallayarak Bora'dan Murathan Mungan şiirleri dinlemekti .

Kıbrıs şehitleri deyince...sihirli sözcüğü duymuş gibi, aynaların karşısına fırlamaktı.
Tiril tiril bir yaz elbisesiydi İzmir; kumaşındaki dallarda hep ılık bi meltemin estiği...


Kuru bilgi gibi ezberlemedim ki ben İzmir'i.
Yaşayarak öğrendim.
Bundan mütevellit olsa gerek.
Hiç unutmadım!

Salon değil balkon İzmir.
Ayakkabı değil terlik.
Pantolon değil şort.
Araba değil vapur...
hem de püfür püfür...

Kara değil, deniz İzmir...

Varyant yokuşundan aşağı inerken, o deniz birden bire çıkar önünüze...
Serseridir!
Her kızın aklını çeler,
insanın başını döndürür İzmir! 

Hep flörtözdür, hiç rutine bağlamaz.
Vedalarla işi yoktur
Hep "buluşan" dır
Ezberinizi bozar.
Ruhunuzu okşar...
Sürprizlerle doludur İzmir.

ve hiç yarıda bırakmaz, her seferinde fondiptir.

"Dibini görmeyen,
sevdiğini görmesin!" der;

gülersiniz...






Yorumlar

  1. Seninle ilk tanıştığımzda daha hakkında hiç bişey bilmiyoken seni İzmirlisin sanmıştım. Değilim ama uzun süre orda yaşadım orda okudum orda çalıştım demiştin. Havasını suyunu aldığın belli oluyo demiştim karşılıklı gülmüştük. Sen hep dersinya eşyalar sahibine benzer diye. Ben de şu notu düşeyim o zaman altına. İnsanlar bir de sevdikleri şehirlere benzer! (kim olduğumu söylememe gerekkalmadı sanırım.) kalemine sağlık, ruhuna sağlık..
    ha bi de bu yazıyı yazdığını söylediğin günden beri merakla bekliyordum. Bilmiyorum niye geç paylaştın ama beklediğime değdi. .

    YanıtlaSil
  2. Bu blogta yayınladığım hemen hemen tüm yazılar yeniydi. Bu ve bikaç tane daha var eski yazılardan. Var olanı paylaşmaktan ziyade hep yenisini yazmak istedim biraz ondan, biraz da zamanı şimdiymiş demek ki diyelim. :) Güneş yüzüne ne zaman gösterse aklıma hep İzmir düşer. Gene öyle oldu:) Çook teşekkür ederim. Bu yazı duygusunu en sevdiğim yazılarımdan biri. Okuyana da geçtiyse ne mutlu bana!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu