Ne güzel bi adamdın sen! Kristof Kolomb'a benzettim ben seni!

Gene bugün ki gibi sağanak bi yağmur vardı.
Bulduğum ilk saçağın altına oturmuş;
sıcak bi şarap söylemiştim kendime.
Önümde üstünde Londra yazan bi defter, içinde hayallerim vardı...

Tek başımaydım.
"Ben melankolik bir kadınım, böyle uzaklara dalar dalar bakarım..." modundaydım:)
Gerçek modum hiç o değildir aslında. Hepiniz gibi bazen o pozu vermeyi severim sadece.

Bi adam gelip karşımdaki masaya oturdu.
Beş on dakika sonra O, gözlerini yummuş uzosunu yudumluyordu.
Ben içimden,
bunları karalıyordum.

                                        ...

Bir dünya atlası kadar güzelsin...Sahi niye öylesin? İçinde görmediğim öyle çok şehir,
geçmediğim öyle çok köprü var ki...Altında hiç yüz(e)mediğim sular akıyor.
Daha önce hiç görmediğim balıklar yüzüyor...

Halbuki dalgıçım ben
ve biliyorsun  sen!
dal(a)madığım ne çok derinliğin kaldı.

Bir dünya atlası kadar karmaşıksın...İçinde yolumu ne çok kaybetmişliğim var.
Hiç bi mahallenin eski adını bilmiyorum.
Mesela uğradığın zaman, şu köşedeki kahvede ne içiyorsun?
Hangi denize nazır yaktn sigaranı şu an?
Hangi kül tablasına söndürdün  içindeki son şiiri...?

En son hangi yolda yürürken gördüğün birinin kıyafetlerine güldün?
Hangi duvar yazısının önünde yürü(ye)meden durdun?
Hangi postere uzun uzun baktın?

En son ne zaman "beş dakika oturup kalkayım" dediğin masada sabahladın?
En son hangi "en ummadığın" insana sırrını verdin?
Bazen, en yabancıya daha kolay açarız ya kendimizi...
Bunu da ondan merak ettim.

Hangi yürüyüşe katıldın en son?
Hangi "dünya görüşünü" protesto ettin?
Hangi siyasi'ye küfrü bastın?

Hangi sokak çocuğundan arkana tekmeyi yedin?
Ve neren acıdı en son?

Kristof Kolomb'u hiç andın mı bu yakınlarda mesela?

Dün üstünde hangi pantolonun vardı?
Bugün niye mor giydin?
Diline en son hangi şarkı dolandı?

Hangi yolun yolcusuydun dün?
Bugün o yol nereye vardı?

Hangi sokağın hangi denize çıkar? Hangi göğünde bulutlar, hangi başında yağmurlar...
hangi dağında güneş var?

Duyamadım.
Nemrut mu dedin!?
Hiç gitmedim.
Götürsene beni bi gün.

Yorumlar

  1. "Biri söylemişti, şairler arızalı derlerdi. Hakkatten öyleymişler. Kendisi arızalı olduğu yetmezmiş gibi beni de bozdu"

    Şairlik üzerine duyduğum en güzel cümleydi. Doğru tespitti (bir de doğrunun komik yazılmış haliydi) resmen arızalıydılar, bir olguya karşı diğerlerine göre daha tutkulu tipler. Kimisi kelimelerle çok oynamayı seviyordu, kimisi insanlarla. Kimisi toprağa aşıktı, kimisi güzel bir kadına. Bazılarının ulvi özellikleri vardı. Baziları siyasi bir dehaydı. Ama hep farklı, hep farkı yaratanlardı. Sanki seni anlattım :)
    Yazılarının hep kendi içinde bir ahangi olduğunu hissettim. Hatta bir yazının son iki paragrafının şiir olduğuna dair iddiada bile bulunmuş olabilirim.
    Bunların tamamı şu gerçeği işaret ediyor ki..

    Arıza onarılması gereken bir olgu olmaya bilir. Araz niteliği taşımadığı sürece. İçinde bir nehir çakıl taşlarını yuvarlıyor ahenkle.. Beyaz sayfalardan birdenize, kara sular gibi dökülecek. Sal gitsin. Sal...
    Ne yaptığımı bilmiyorum ama iltifat etmeye çalışmıştım.

    güzel şiir.... çok güzel... tebrik ederim...

    YanıtlaSil
  2. Şiir tadı verdiyse ne mutlu ama ben şair adayı değilim :)) Ne var ki "şiir gibi yazıyorsun" dendiği zaman iltifatların en güzelini duymuş gibi hissediyorum. Çook teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu