Ey Özgürlük...!

Boyumdan büyük beylik laflar etmeyi hiç sevmem ama sanırım şimdi bi tanesini edeceğim.
Bir kadın ne denli özgür ise yaşadığı toplum da o denli özgür olur.
Kadınların önünde barikatların kurulduğu yerde kimse beni özgürlüğün varlığına ikna edemez.

Hatırladığım ilk  gerçek sorgulamamı düşünüyorum...
İlkokuldaydım. Hayat bilgisi dersinde, çekirdek aile fotoğrafı hep şu şekilde resmediliyordu.
Ders çalışan iki çocuk, gazete okuyan bir baba ve ütü yapan bir anne!!!

Bu annenin canı hiç mi gazete okumak istemiyor? O gazeteyi neden hep baba okuyor?
O ütüyü neden  -hep-  anne yapıyor (du)???

Milli Eğitim Bakanlığı onaylı bir ders kitabı, bize neyi nasıl empoze etmek istiyordu?

"Mutluluk" filmini izlediniz mi bilmiyorum?
Bir sahnesi vardır ki içime işlemiştir.

Meryem, Cemal'in önüne yemeğini koyuyor.
Kenara çekilip, iki eli önünde dikiliyor.
Cemal dönüp "Sen niye oturmuyorsun, ayakta bekliyorsun?" diyor.

Meryem cevap veriyor:  "Hiç, belki bir isteğin olur diye" diyor.

Öyle yetiştirilmiş Meryem.
Öyle öğretmişler Meryem'e.
Erkeğin önüne yemeğini koy, sonra kenarda dikilip bekle, belki bir arzusu olur(!) demişler.

Belki bir arzusu olur diye Cemal'in,
Meryem'i ayaküstü bekleten bir zihniyetin çocuklarıyız biz...!!!

Acı nasıl tarif edilir bilmem ama, kelimenin tam anlamıyla içimi dağlamıştı benim o sahne.
Meryem'in o duruşu, verdiği o cevap, hiç çıkmadı içimden.

Selvi Boylum Al yazmalım filminde var gene öyle bir sahne.
Her hatırladığımda içim burkuluyor, gözlerim doluyor.
Herkesin burnunu çektiği sahne final sahnesidir o filmin.
Benim zerre kadar içimi acıtmış değil.
Çünkü final sahnesinde Asya'nın kendi kararı var.
Asya'nın birey olduğu bir sahne.
Kendi kararının arkasından gittiği.
Evet oğlunun arkasından gitti ama; o da kendi tercihiydi.
İstese oğlunun elinden çekip, sevdiği adamın peşine düşebilirdi.
KAlbini değil, aklını dinledi ama; dediğim gibi, kararı veren kendisiydi.

Filmin tam ortalarında bi yerde, öfkelenip evi terketmişti hani Asya.
Bikaç gün sonra geri döndü. "Ben bir cahillik ettim, hatamı anladım döndüm ama; İlyas yok, nerde o Cemşit efendi?" demişti.
Biraz ısrar edince de "Dilek hanımın evinde" cevabını aldı.
Dilek hanımın evine koşup, ikisini pencere aralığından seyredip eve döndükten sonra, iç sesiyle konuşmaya başladı ve dedi ya hani "Ben hiç kocamı göğsünden öpmedim!"
...
Ne zaman izlesem, ya da ne zaman bişey çağrışım yapsa ve hatırlasam o cümleyi, içim acıyor...
Birileri Meryem'e erkeğe hizmet etmeyi ne kadar iyi öğretmiş ama kimse ASya'ya bir erkeği nasıl seveceğini söylememiş.
Acı böyle bişey değilse, başka hiç bir şey de acı değil bana sorarsanız.

Günlerdir konuşuluyor...
"Sokak kadınlarla dolu, gezi direnişine en çok kadınlar sahip çıktı!" deniyor...
Birisi facebookta yazmış "Bu kadınlar da bir enteresan, sivrisinekten korkar ama tomaların önünde kollarını açıp yürüyor!" demiş.
Sence neden?
?
Belki uyanmıştır içinde bir filiz.
Belki su vermek istiyordur çiçeklere...
Belki "hizmet etmek" istemiyordur artık sana!!!
Belki sevmek istiyordur sadece seni.
Belki nasıl seveceğine de sadece kendisi karar vermek istiyordur hem.
Belki örtmek istiyordur başını.
Belki açmak istiyordur eteğinin yırtmacını ama; sen elini çek istiyordur artık üstünden.

Belki koşmak istiyordur gece yarısı bi parkta.
Belki uyanmak istiyordur sabaha karşı bi bankta.
Belki yürümek istiyordur TÜM KORKULARININ ÜSTÜNE!
"Gölge etme başka ihsan istemem senden" diyordur belki.
Belki de sadece -en az senin kadar- özgür olmak istiyordur...!

Bu düzlemden bakınca ne kadar "mütevazi" bir istek aslında değil mi?

Belki uyumak istiyordur canının istediği her yerde.
ve belki uçmak istiyordur artık uyandığında,
mavi göklere...!
Çekilsene!







Yorumlar

  1. Hayat yazınızda yazarken özgürleşiyorum demiştiniz, sizi okurken özgürleştiğimi hissediyorum. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu blogta yayınladığım ilk yazım o! inanılmaz mutlu ettiniz beni, ne söyleyeceğimi bilemedim şu an. Yazımı okuyan biri diyor ki "sizi okurken özgürleşiyorum" bundan büyük bi mutluluk yok şu an benim için. Hangi yolla olduğu hiç önemli değil, yaptığımız bir eylem bizi "özgürleştiriyorsa..." işte bu! diyorum:) Sevgiler...geceme güzel ettiniz...sizinki de güzel olsun.

      Sil
  2. Ne yaptın be güzelim tozu dumana katmışsın, ardarda okudum. Ellerine sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıdaki samimiyetten tanıdığım biri olduğunuz fikrine kapıldım ama bi tahmin de yürütemiyorum şu an. Çook teşekkür ederim...sevgiler...

      Sil
  3. Ya benimle evlen ya benimle evlen sana bir sürü kalem alacağım söz :) istersen pembe kamplı defter de bonus olur! Askerden beri de ütümü kendim yapıyorum zaten, bozmaz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Size gelince :) önce şunu itiraf etmeliyim sanırım, gerçekten gülümsedim :) Son günlerde tavan yapan mizah duygumuz sanırım her alana sinmiş. Pembe kaplı bi defter, bir sürü kalem eşliğinde ütüsünü kendi yapan bir adam! kulağa hoş geliyor :) Ne var ki emir kipi hiç hoş değil :) naif bir espiri olarak aldım, sevgiler...

      Sil
    2. Ben ciddiyim yalnız desem bilmem ki şakanın tadı kaçar mı? Keşke ciddiye alsanız :) Şaka bi yana sık kullanılarlarımda eklisiniz. Her sabah mutlaka bakıyorum yeni bir şey varmı diye. O kadar sade duru bir diliniz var ki okumuyorum da sizle sohbet ediyor gibi oluyorum. İşte bunu gerçekten çok ciddiye alın bence. Mizah anlaşılmazsa mizah olmaktan çıkar. Anlayışınız ve nezaketinize tekrar çok teşekkürler selamlar...(bir de alakasız olacak ama dikkatimi çekti, hep gece yazıyosunuz özel bi sebebi var mı?

      Sil
    3. İşin aslı şu ki, gündüz çalışıyorum :( ancak akşam fırsat oluyor. Tek sebebi bu. Soruyu doğru anladıysam eğer tabi, yazma duygusu sadece gece gelmiyor yani ya da öyle tesadüf ediyor diyeceğim bi durum değil. Biraz şartlarla ilgili açıkçası ama şu var tabi gündüz yazıcak bol vaktim de olsa muhtemelen gece yazdıklarımı gündüz yazdıklarıma tercih ederdim. Duyguların biriktiği bi süzgeçten geçtiği vakitler genelde hep gece oluyor hepimiz için. İnsan kendini en çok gece dinliyor galiba..

      Sil
    4. Tam da onu sordum. Gündüz saatinde açtığımda hemen hemen hiç yeni bir yazınla karşılaşmadım ondan ilgimi çekti. Sululuk gibi algılamayıp nezaketle cevap verdiğin için tekrar teşekkürler yeni yazılarını bekliyorum...

      Sil
  4. Oyacım "Selvi Boylum Al Yazmalım" daki o sahne beni de çok etkilemişti.
    Ne zamandır yazılarını özlemiştim. Şimdi art arda iki yazını birden okudum mutlu oldum.
    Sevgilerle :)

    YanıtlaSil
  5. Nihancımm; çoook teşekkür ederim...yine yeni yeniden şunu söylemek istiyorum ki, ortak duyguda birleşmek öyle bi şey ki. İşte tam da bunu düşünmüştüm tam da böyle hissetmiştim duygusu...tesadüfün güzelliği diyelim :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu