Londra` dan kartın var!

Farzet ki bu gün biraz geç  kalktın. Mesai ya da okul günü de değildi. Yatak sıcaktı...yapış yapıştın ama; pencere açıktı ve ordan gelen serin bir yel yavaşça boynunu elledi.
Hınzır seni!
Hoşuna gitti degil mi?

Sağa döndün...sola döndün olmadı.
Ayaklarını duvara dayadın; bacakların kalp seviyenden otuz santim yüksekliğe gelince "burası iyi burda dur!" dedin.

Beynine kan gitti ...
ohhh!
Rahatladın.

ihtiyacın olan tam da buydu ve seni sonsuz bir enerjiyle yataktan fırlatmaya yetti.
Kalktın...
Önce duşa gittin.
Suyun sıcaklığını ayarladın...tam istediğin seviyeye gelince de foşur foşur indirdin başından aşağıya.
"Keşke hayat hep bu anki kadar güzel olsa!" dedin.
Gülümsedin...
ıslık çalmayı biliyor muydun?
Neyse zaten sorun değil.
Bi şarkı mırıldanmaya başladın.
En sevdiklerinden olsun ve mümkünse biraz uzun sürsün...
Hazzı utaz!

Ve...evet! Artık hazırsın.
Giyindin çıkıyorsun evden.
Merdivenleri indin...ya da zaten düz ayaktı,hiç zahmet etmedin.
Ne güzel...!
Derken...birden kafana esti ve o son adımı atmadan aklına posta kutusuna bakmak geldi.

Açtın!
O da ne?
Londra` dan bir kart postalın gelmiş meğerse...
Heyecanlandın...ya da kimbilir belki de hiç umursamadın.
Ama merak duygusu bu!
Akılda durduğu gibi durur mu?

Çıkarttın kartı zarfın içinden.
Ön yüzüne baktın önce,
Green Park mış...
Kızın biri yere boylu boyunca uzanmış...
Ne güzel...ne kadar ferah dedin.
Arkasını çevirdin....ve...
aynen şöyle yazıyordu:

Kurduğun o hayale artık bir adım daha yakınsın.
Mutlu musun?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu