Londra'nın nesi var?
Simsiyah örgü saçları, rugan gibi parlayan bi derisi ve şahane bir kalçası var.
Oynak!
Bembeyaz bir teni, kirpiğine kadar sarı tüyleri ve bi acayip bakışları var.
Delici!
Üzerinde hiç bir zulüm hissetmeden -belli ki hissetse de bi şeyine takmayan- el ele yürüyen eşcinselleri var.
Rahat!
Tüm bu rahatlıklarının yanında, alışkın olmadığımdan zannımca, çok garipsediğim prensipleri var.
İnatçılar!
Dediğim dedik çaldığım düdük(çü)ler.
Ve çok gençler...!
Ruhları genç.
Hemen hemen girdiğim her restoranda, 70'lerinde kıvrak bir kadın uzatıyor menüyü bana.
Emsalleri ömrünün o geçidini, torun severek geçirmeyi tercih ediyor ya yurdumda.
E biraz açtım ağzımı.
Şaşırdım.
Yalan değil!
Gökkuşağının her rengini taşıyor Londra!
Öyle güzel taşıyor ki...
Kırılmasından korkulan eşsiz bir vazo gibi değil ama;
hiç değil!
Bir barmenin elindeki bardakları rastgele savurduğu gibi taşıyor.
Pervasız...
Cesur Londra!
Çok düşündüm...cinsiyetine bi türlü karar veremedim ama;
bazen kadın kadın bakıyor insanın suratına, bazen inanılmaz maskülen.
Bi acayip Londra!
Ve sıcak kanlı.
Çooook sıcak kanlı.
Kendiliğinden gelip yanaşıyor yanına.
Hayatımda gördüğüm en tutkulu öpüşme sahnesini orda gördüm desem...
Öpüşenler üç kadındı.
Gör-memiş gör-memiş baktım önce.
Sonra, benden başka kimsenin umrunda olmadıklarını anladığımda,
utandım!
Başımı öne eğdim.
Mahçup ettin beni Londra!
Sarhoş ettin beni Londra!
Öğlen 12 de başladım şarabına.
Geceyi sabah ettim, hiç yorgunluk hissetmedim.
Hayat aşıladın bana!
Gene gelsem, gene aşılar mısın? :)
Ev sabibim güzel Milie'ye hayran ettin.
Sonra kızıp isyan ettirdin.
Duygulardan duygulara gark ettin beni Londra!
Kendimi hayatımda hiç olmadığım kadar özgür hissettim.
Gerçekten öyle miydin?
Saatine mi denk geldim?
Cevap değil sorusun Londra!
Karmaşıksın...
ilmik ilmik dolaşıksın...!
Lakin tüm sokakların hürriyete çıkıyor...
Sana inan-a-mıyorum Londra!
Sana inanmak istiyorum Londra!!!
Gerçek olamayacak kadar güzelsin.
Ya da yakışıklı mı demeliydim?
Bak hala karar veremedim.
Bana biraz daha net olur musun Londra?
Hayır şundan bunca merakım.
Eğer erkeksen,
bütün prensiplerini akşam pazarında sattığın bi günün akşamında,
birlikte bi geceye,
ne dersin diyecektim?
Yıllar üstümüzden su gibi akıp gittiğinde bile,
ikimizin de her anını hatırlayacağı bi gece olacak.
Seni temin ederim! :)
Sesindeki tınıyı,
terindeki ısıyı...
hiç unutmayacağım Londra!
Lütfen!
sen de beni böyle güze tut aklında!
Oynak!
Bembeyaz bir teni, kirpiğine kadar sarı tüyleri ve bi acayip bakışları var.
Delici!
Üzerinde hiç bir zulüm hissetmeden -belli ki hissetse de bi şeyine takmayan- el ele yürüyen eşcinselleri var.
Rahat!
Tüm bu rahatlıklarının yanında, alışkın olmadığımdan zannımca, çok garipsediğim prensipleri var.
İnatçılar!
Dediğim dedik çaldığım düdük(çü)ler.
Ve çok gençler...!
Ruhları genç.
Hemen hemen girdiğim her restoranda, 70'lerinde kıvrak bir kadın uzatıyor menüyü bana.
Emsalleri ömrünün o geçidini, torun severek geçirmeyi tercih ediyor ya yurdumda.
E biraz açtım ağzımı.
Şaşırdım.
Yalan değil!
Gökkuşağının her rengini taşıyor Londra!
Öyle güzel taşıyor ki...
Kırılmasından korkulan eşsiz bir vazo gibi değil ama;
hiç değil!
Bir barmenin elindeki bardakları rastgele savurduğu gibi taşıyor.
Pervasız...
Cesur Londra!
Çok düşündüm...cinsiyetine bi türlü karar veremedim ama;
bazen kadın kadın bakıyor insanın suratına, bazen inanılmaz maskülen.
Bi acayip Londra!
Ve sıcak kanlı.
Çooook sıcak kanlı.
Kendiliğinden gelip yanaşıyor yanına.
Hayatımda gördüğüm en tutkulu öpüşme sahnesini orda gördüm desem...
Öpüşenler üç kadındı.
Gör-memiş gör-memiş baktım önce.
Sonra, benden başka kimsenin umrunda olmadıklarını anladığımda,
utandım!
Başımı öne eğdim.
Mahçup ettin beni Londra!
Sarhoş ettin beni Londra!
Öğlen 12 de başladım şarabına.
Geceyi sabah ettim, hiç yorgunluk hissetmedim.
Hayat aşıladın bana!
Gene gelsem, gene aşılar mısın? :)
Ev sabibim güzel Milie'ye hayran ettin.
Sonra kızıp isyan ettirdin.
Duygulardan duygulara gark ettin beni Londra!
Kendimi hayatımda hiç olmadığım kadar özgür hissettim.
Gerçekten öyle miydin?
Saatine mi denk geldim?
Cevap değil sorusun Londra!
Karmaşıksın...
ilmik ilmik dolaşıksın...!
Lakin tüm sokakların hürriyete çıkıyor...
Sana inan-a-mıyorum Londra!
Sana inanmak istiyorum Londra!!!
Gerçek olamayacak kadar güzelsin.
Ya da yakışıklı mı demeliydim?
Bak hala karar veremedim.
Bana biraz daha net olur musun Londra?
Hayır şundan bunca merakım.
Eğer erkeksen,
bütün prensiplerini akşam pazarında sattığın bi günün akşamında,
birlikte bi geceye,
ne dersin diyecektim?
Yıllar üstümüzden su gibi akıp gittiğinde bile,
ikimizin de her anını hatırlayacağı bi gece olacak.
Seni temin ederim! :)
Sesindeki tınıyı,
terindeki ısıyı...
hiç unutmayacağım Londra!
Lütfen!
sen de beni böyle güze tut aklında!
Yorumlar
Yorum Gönder
hoşgeldiniz