Şu son üç günde...


İki film bi kitap, iki şişe de şarap bitirdim. Televizyonu hiç açmadım;  zira uzatıcısını bilgisayarı terasa çıkarmak için kullandığımdan, istesem de mümkün ol(a)madı. Bol bol Ane Brun dinledim. Belirli periyotlarla kendisine yüksek dozda hayranlığımı dile getirdim. İşte bunun için seviyorum seni...bağırıp çığırmadan da böyle güzel şarkı söylenebiliyor dedim. Kendimi şevklendirmek için terastaki köşesi kırık, tahtasının talaşları dökülür hale gelen masayı attım. Gidip, iki sokak üstümde, esmer kara karşlı, kara gözlü bi teyzeden küçük beyaz bi masa alıp; omzumda beşinci kata kadar getirdim. İlk şişeyi açıp,yazmaya başladım. Keşke en çok "seni " yazdım diyebilecek kadar kişiselleştirebilseydim hikayemi. Bi ara baktım, defterin üstü düğün evi gibiydi. Duyan gelmiş resmen.  Ana baba günü de diyebilirdik gerçi, ben düğün evini tercih ettim. Sen istediğini almakta serbestsin. A seksüel olma yoluna ilerliyorsun, yazmakla kafayı yedin, keşke kalem erkek olaymış, sizi baş göz ederdik diyen Zeynep'e telefonda,  kapa çeneni dedim. Yarın çıkarsan ara bari deyip kapattı telefonu, daha fazla tahammül edemedi ama; ben bilgisayar ekranından gördüğüm kendi aksime gülümsedim. İkinci günün akşam üzeri kapıcı geldi; ağustos aidatını vermiş miydin sen Oya? dedi. İçimden nezaketli hatun dedim. Vermediğimi biliyor da, verir misin yerine verdin mi? demeyi tercih ediyor. Kibarlığını ödüllendirdim; allahtan cüzdanda varmış, bi saniye bekle deyip üzerimden bir yükü daha atmanın hafifliğiyle yeniden yerime geldim. Hoş, akşam çöpe çıkarken sigaranı getiririm sözünü yedi ama; canı sağ olsun. İyi saatimdeydim, bu seferlik kendisini affettim. Kendi kendimleydim, dış dünyayı neredeyse hiç aklıma getirmedim. Bi tek o merdivenleri griye boyayan akla bol bol küfür ettim. Pek yemek yemedim, bolca sıvı tükettim. Bi de içimdeki tüm zehri akıtmama bu kadar yardım ettiği için, elimdeki kaleme bi kez daha minnet ettim. Şimdi mutfağa gidiyorum; kendime bi çay alıcam. Sormadım ama; içer miydin?


Yorumlar

  1. Ben kendimi anlatmaya başlayınca kelimelerimin dokunduğu kağıt parçası havalanıyor. neden mi ? Bbitirir bitirmez buruşturup fırlatıyorum.hem beğenmiyorum. hemde Bir gün kazayla ölür gidersem. Geride bıraktığım saçma notları birilerinin bulup.
    --rahmetli nede kederliymiş.
    yada
    --neler saklamış içinde.
    demesinler diye..
    buna basit bir Aşağılık kompleksi diyebilirsiniz.
    doysteyevskinin dediği gibi "Bizim en büyük hastalığımız herşeyi anlamak."

    dipnot 1: çok şanşlısın Ane brun konseri 21 kasımda galiba..
    dipnot 2: 9 kasımdaki AUSTRA konserine de gitmeni öneriririm.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu