Köşe yastığı


Hepimizin içinde o aynı çıkmaz sokaklar, hepimizin üstüne dar gelen bir gömleği mutlaka var. Hepimizin anlamsız bi şekilde,  kuaför koltuğuna oturur oturmaz kaşınmaya başlayan bi burnu, ya da sağ kaşının köşesiyle bi anısı var.Hepimiz biraz Leon biraz Matilda gibiyiz...hep bi "karın ağrımız" var. Çok isteyip de hala çıkamadığımız bi yolculuk, hep isteyip de hala alamadığımız bi saat, çok özleyip de nicedir göremediğimiz iki çift gözümüz var.Bi de  benim "nefret ediyorum bu işten" dediğimde, kim istemez ki denize nazır bi pencereden esen püfür püfür rüzgarla beraber, bütün gün oturup yazmayı...e çok güzel ama; öylesini dedem de yazar diyen bi arkadaşım var. Haklı! Evet zor oluyor...kurduğumuz her hayal her daim gerçeğiyle yek vücut olamıyor. Bir hevesle  menemen yapıcam diye koşa koşa manava gidip de,  eve getirip  kabuklarını soymaya başladığında, hepsinin içininin çoktan geçtiğini farkettiğin o anda,  dört tane domatesle bile kocaman bi derdin olabiliyor. Bana sorarsan, hiç de hafife alınacak bir hayal kırıklığı değil de; hadi sen küçümsedin diyelim. Dudağını büktüğünü, alaycı alaycı güldüğünü, bu da mı dert şimdi? diye işaret parmağını gözümün  ta içine doğru salladığını  farzedelim. Senin hayal kırıklıklarınla, benim hayal kırıklıklarımın,  bi pazar öğleden sonra, kırık dökük bi kaldırımda küt diye çarpıştıklarını farzedelim. Benimkilerin sırmaları dökülmüş olsun yere. Senin acın tüm haşmetiyle dikiliyor olsun gözlerimin önünde. Şah dedin mat oldum! kabul ediyorum ama; sana bişey diyim mi? "acılara tutunmak" deyimi bana sorarsan, bi tek Hasan Hüseyin'in o güzel şiirine yakışıyor. Gerisinde ziyadesiyle eğreti duruyor. Yani demem o ki, oturup durmadan haline acıyacağına, acılara tutunacağına, kendine yeni bi yol açmaya, her zaman mümkün olmasa da, mevcut verilerle en iyi sonucu almak için çabalamaya değer! Yoksa ben de biliyorum herşeye küsüp, arkamı dönüp, köşe yastığıma sarılmayı  ki öylesi çok daha kolay ama; madem geldik...burdayız. Bi şekilde tadının çıkarmanın, önümüzdeki trafik akmıyorsa yan yollara çıkmanın bi  icabına mutlaka bakmalıyız. Ha sen diyorsan ki "yok ben böyle iyiyim, beni ellemeyin. Depresif görünmenin de hafife alınmayacak bir karizması var!" E o zaman eyvallah! tercih senin. Buyur ordan yak.

Yorumlar

  1. Çok hoş bir yazı o)muş..
    Girişte okuyucuyu kendine çekmek için, birbirimizi anlamamız için türlü benzerlikler olduğuna ikna ediyorsun. Sonra yazı yazmanın zorluğundan dem vurup biraz önce yazdığın başarılı giriş sonrası hafif böbürlenip. şu cümleyle ("kurduğumuz her hayal her daim gerçeğiyle yek vücut olamıyor." ) alçakgönüllülük gösteriyorsun.
    (-hayal ettiğimi değil ama ihtiyacım olana sahibim. SUNSETLIMITED 2012)
    "dört tane domatesle bile kocaman bi derdin olabiliyor" özlüsöz olacak bir cümle kurup, dünyanın bizleri mutsuz etmek için her zaman pusuda bekleyen bir sıkıntısı olduğunu haklı olarak, ezik domatesle güçlü bir şekilde savunuyorsun.
    Birden bire karşı düşüncelerin olduğunu düşünüyorsun. yazarlık icgüdüsü olmalı yada yem atıyorsun, kendini teslim edip. ikimizinde bir farkı yok demeye getiriyorsun. Ellerinden kurtulmak için "acılara tutunmak" deyimine bütün suçu yükleyip. kendini geri çekiyorsun.
    (kendi kendimizin eksiğiysek her şey eksik oluyor. GEOTHE)
    Acılara tutunmanın vucut bulmuş hali, köşe yastığı, bütün zevlerin - boş vermişliğin bir metası haline geliyor.
    Matrix filminde Neo 'ya hapları uzatıp seçimini yapmasını isteyen Morpheus gibi seçimler sunuyorsun. kendi seçiminin eleştirilmesin diye başkalarının seçimlerini hoş görme çabası hissediyorum son sözlerinde..
    (--mavi hapı seçersen: hikaye sona erer. yatağında uyanırsın istediğin herneyse ona inanırsın
    --kırmızı hapı seçersen: harikalar diyarında kalırsın. bende tavşan deliğinin gittiği yerleri gösteririm. MATRIX1999)
    (Sonuç Cümlesi)
    Bizi köşeye yatırıyorsun.Köşe yastığınıda elimize verip. zevkini çıkart diyorsun..

    (Yapıcı Eleştiri)
    Türkçe öğretmenin kompozisyon dersinde giriş-gelişme-sonuç bülümlerini anlatırken bunların gerçekte paragraflarla ayrılması gerektiğinden bahsetmemiş galiba. Konuya direk girmişsin. biz zor çıkıyoruz.. : )

    YanıtlaSil
  2. :) Sen şahane bi okuyucusun ama anladığım kadarıyla da hiç fena bi yazar değilsin ;) Samimiyetime ne kadar inanırsın bilmiyorum ama işin aslı ben yazarken senin o söylediğin hesapların hiçbirini yapmıyorum. Bu yazıyı yazdığım anı da çok iyi hatırlıyorum. Ne başlığı vardı kafamda ne de o anda yazı kafası. İnternette gezerken bu fotoğrafı gördüm. Fotoğraf bende çok itici bi güç. Gerçek bir olayı ya da tamamen popomdan uydurduğum önceden tasarladığım bi konu değlise en iyi ilham fotoğraf oluyor bana. Direk kendisi çağırıyor cümleleri. Ama sende yarattığı duyguyu sevdim:) üzerine düşündürmüş çünkü...yapıcı eleştirine gelince, özellikle iplemediğim bi konu. Çünkü onu hesap ederek yazarsam bu kez kendim haz almıyorum. Kendim sevmeyince benim sevmediğimi okuyan nasıl sevsin yargısı oluşuyor kafamda. Ha çok bodoslama da iyi değil, asgari ölçüde dikkat etmek lazım belki de! çoook teşekkür ederim tekrar. Düşünen ve yorumlayan aklına!

    YanıtlaSil
  3. her sayıdan sonra birbirinin poposuna vuran voleybolcu kızlar gibi fazla pojpohlanmamımıza gerek yok. Bende bu günlerde bende bir şeyler yazıp- paylaşma hevesindeyim. Ama benim her şeyim bir heves. bugün var yarın yokum. adı da hazır. Cımbızlı
    esin kaynağıda belli:

    Ne atom bombası,
    Ne Londra Konferansı;
    Bir elinde cımbız,
    Bir elinde ayna;
    Umurunda mı dünya! (orhan veli)
    dipnot: Bu yorum sahibi erkektir. (yorumlarımda cinsiyet vurgusu yapmak istemedim ama voleybolcu kızlar örneği biraz absürt oldu.)

    YanıtlaSil
  4. Benden duymuş olma ama; hepimiz bugün var yarın yokuz! :) Büyük patlamadan önce dünya da zaten yokmuş diye giderim şimdi de gerek yok o kadarına :) Öz önce belirtmek istediğim de tam böyle bişeydi işte. Daha yukardan bakmak daha havalı aslında di mi? Birbirini paralamak, eleştirmek, laf sokmak hatta daha ileri gidip bi yerinden kıl aldırmamak bla bla bla tamam bitti ;) dipnot: cinsiyetini hiç merak etmedim çünkü zaten erkek olduğunu düşünmüştüm direk! öny-yargı mı? altıncı his mi? ama yazar içgüdüsü dersek daha hoşuma gider sanki :))

    YanıtlaSil
  5. Yazarlık izgüdüsünden çok hemcimslerin birbirini çekememesinden anlaşılacak bir durum. abartma sende :)
    dipnot 1: 2 kez abartma kelimesi.
    dipnot 2: bir bayanın her zaman çok yazı yazması, bende şüphe uyandırır.
    dipnot 3: -Evet, ilişkilerim uzun sürmüyor bu yüzden..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu