Yedek kulübesi

Önce cep telefonuna gelen mesajı gösterdi. Hoşuna gitmiş belli. Sonra tıpkı onun söylediği şekilde "evvveeettt" deyip, telefonu masasının en üst çekmecesine fırlatıverdi.
Böyledir haz anları...insanın hareketlerine bi kıvraklık gelir. Sesi daha yüksek çıkar, daha çoşkulu. Yüzüne sebepsiz kocaman bir gülümseme gelip oturur. Yetinmez, bacak bacak üstüne atar, onla da kalmayıp seksi terliğini ayağının ucunda serbest bırakıp, aşağı yukarı sallamaya başlar.
Gevşer..., somut olarak yoktur ama; varmışçasına bir rahatlıkla arkasındaki  yastığa yaslanıverir. Başlangıçta sırtı yere gelmez o anlarda insanın. Yeter ki özgüven duvarına bi kere dayanmasın. Yağmur yağsa nem kapmaz, çamur olsa kir tutmaz.  İçten gelen bir neşe, her yerini kaplar da en çok dudaklarına yerleşir mesela. Uçuk pembe bi ruj var(mış) havası verir. Yanaklar ona keza, usta bir ressamın fırçası değmiş adeta. O allık şakaklara doğru öyle güzel parlatır ki yüzünü...gene de hiç makyaj yok ama; ay gibi parlıyor, bak şuna dersin.
Öyledir...ruhu okşanan insan bi anda "doğal güzel" oluverir...
Yalan değil!
Yeni vernik yemiş parke gibi parlarayıverir. Mümkünse bal dök yala!

En azından bugüne kadar gördüğüm bütün örnekleri böyleydi...

Hayırdır? dedim. N' olldu şimdi?
İki güzel cümleyle gene aklını çeldi di mi?

"yooo" dedi."sana öyle geldi, yoksa beni yedek kulubesinde tuttuğunu bal gibi biliyorum"
Eee? dedim. O yüzden mi tadından ikiye ayrılan karpuz gibi yarıldın? Şu haline bak, orgazma ramak kalasın! Çünkü dedi, yedek kulubeleri de birer zevkhanedir. Herkesle deneyip deneyip oldur-a-mayan, gecenin sonunda mutlaka sana gelir. Bazen ayak üstü geçiyordum uğradım der. Bazen bütün gece kalır. Renklidir bizim çadırlar, kimse inanmasa da ışıkları hep sabaha kadar yanar..." dedi.

Yüzüne aşağılarcasına bakıp " hastasın sen" dedim. "Acil tedavi edilmen lazım."
Bizimkinin yanakları hala al al...senden daha çok eğleniyorum ama; naber?! dedi.
Çakal!



dipnot: bu diyalog sanılanın aksine bir hemcinsimle değil, karşı cinse mensup bir zatla zuhur etmiştir.


Yorumlar

  1. Bu dipnot,evlendikten sonra eşinin homoseksüel olduğunu öğrenmek kadar şaşkınlık verici.

    Bir zamanlar aşkın, sinema filmlerinde abartılmış bir duygu olduğunu düşünürdüm.
    -Sonra aşık oldum.
    --Bir gün ayrıldık.
    -ertesi gün barıştık.
    --Bir gün ayrıldık.
    -ertesi gün barıştık.
    --bir gün ayrıldık.
    -ertesi gün barışamadık anladım ki ilk günki gibi olmuyor.
    -Sokratesin savunması kadar uzun mesajlaşma kayıtları.
    -Halbuki, platonik(ideal) bir aşk istemiştim. olmadı.
    -Bir süre sonra başka kimseye aşık olamayacağımı anladım.
    -Organ bağışında bulunmuş gibiydim.Yokluğunda acısını hisseder olmuştum.
    -Yinede merhametliymiş ayda bir aramama, hatrını sormama izin veriyor.
    -Bir anda ayrılık iki taraf içinde çok zalimce olurdu.

    dipnot : ikitarafın mesajlaşma sayısı erkeğin bariz bir üstünlüğü ile 17.000 üzerinde.
    - 40 kez seni seviyorum.
    - 15 kez seni özledim.
    - 1246 kez ":D"
    - 29 kez aptal
    - 18 kez salak
    - 25 kez özür
    - 16 kez ayrılık
    - 46 kez aşk
    ... kelimeleri geçiyor.
    dipnot 2: bu iki kişi hiç karşılaşmadı.

    YanıtlaSil
  2. Yalnız bu dipnotta beni eşşekten düşmüşe çevirdi şimdi. Aslında anlamalıydım dedim sonra :) karşılaşsalar bu rakamlarda ciddi bi fark olurdu muhtemelen. Bilinmeyene her zaman daha tutkulu oluyor insan. Ya da şu an öyle olduğunu sanıyorum ben ;)

    YanıtlaSil
  3. rakamlardan ve aşktan bahsedince aklıma keşfettiğim bir klip geldi.. http://www.youtube.com/watch?v=I9QGpHScGug

    YanıtlaSil
  4. klibi açamadım mail atar mısın bana? mecazanlam@gmail.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu