Hayata dönüş operasyonu!

Başlık çok acı bir olayı çağrıştırıyor biliyorum. O kadar kötü bir operasyona bu adı vermelerini de "algıda yanılma" yaratma çabası olarak görüyorum. Yapabilmişler mi? Hayır. Ama ben bu kez kendimce çok güzel olacağını düşündüğüm,bir hadiseye bu adı verdim. Yalnız şu an bu satırları çok hastayken ve tüm geceyi kusarak geçirdikten sonra yazmam da ayrı bir manidar. Klasik kış üşütmesi ama nedense beni her yıl böyle ters düz ediyor. Yatağa düşürüyor. Nitekim bugün işe de gidemedim. Hala midem bulanıyor...ve ben böyle durumlarda "tek başınayken" gücümün yettiği, yapması bana en kolay gelen ve en mutlu eden şeyi yapıyorum. Oturdum yazıyorum...Fazla da uzatmadan direk konuya girmek istiyorum. Ben üstümdeki semeri en azından geçici bir süre atmaya karar verdim pek sevgili akıllı bıdıklarım.

Bir kaç gün sonra her gün "nefret ederek, isyan ederek, küfrederek kendimden en uzağa düştüğüm o yere gitmemeye karar verdim.
İstemiyorum seni ve gelmeyeceğim bir daha, bekleme beni dedim.
Ha gelirsem de o geçen zaman zarfı içinde hep yapmayı çok istediğim şeyleri yapmış, temiz bir hava almış ve umarım kendimle çok barışmış, aynanın karşısına geçip "afferin kız sana!" demiş bir insan olarak döneceğim. Ama benim çabam hiç dönmemek!

Bir yıl boyunca sadece yapmak istediğim şeyleri yapmak istiyorum. Okuyamadığım kitapları okumak, izleyemediğim filmleri izlemek, yapmadığım işler yapmak, Hatun'la daha çok vakit geçirmek, günün istediğim saatinde yüzümü gökyüzüne çevirebilmek istiyorum...
Çok basit şeyler istiyorum farkındaysan. Dünyanın en basit şeyini....Beni mutlu edecek şeyleri...Bizi mutlu edenler dünyanın en basit şeyleri oluyor hep zaten, farkında mısın? Değilsin bence. Farkındaysan da sık sık unutuyorsun bunu. Ben bir türlü unutamadım işte.
Nereye gidiyorum? Niye gidiyorum? Kimin yaralı parmağına işeyeceğim de ona merhem olacak? Hiç kimsenin. 
Ya çok afedersin ama ben bi süre sadece kendi yarama işemek istiyorum...Kendimi iyileştirmek...daha mutlu, gülümseyebilen bir insan olmak istiyorum.
Ben gülümsemeyi unuttum yahu!
Kendimden nefret ettiğim bir insan çıktı içimden.
Agrasif, çabuk sinirleniyor. Sürekli suratı asık. Sesi çok çabuk yükseliyor. Delirme eşiği çok aşağıda bi insan işte. O benim! O halimle yakından tanımış olsaydın beni hiç memnun olmayacaktın, eminim.
Kendi gündemimde her şeyin çok kolay olduğu değil en zor olduğu zamanda ben bu kararı verdim. "Param olsa, imkanım olsa ben de yaparım, demesi kolay" diyen biri-leri varsa da aranızda hemen konuya açıklık getireyim. Kuruş param yok. Neyse ki çok yakın şahitlerim var da bunun için de yemin etmeme gerek yok. Bildiğiniz gerektiğinde günlük çalışıp günlük yemeye karar verdim. Gülüyorsun değil mi? Yani en azından bazılarınızın güldüğüne eminim.
Böyle bir sebeple de olsa gülmek iyidir zaten, bence gülün tabi de. Lakin ben çok ciddiyim!

İlk kazandığım parayı da burdan size yazacağım. "Falancanın tezini yazdım, karşılığında şu kadar para aldım, onunla da bunu yaptım" gibi. Valla bak! :) Belki part-tıme garsonluk filan da yaparım. Ama asla tam gün değil! Aylak adam'ı okumuş muydun? Yusuf Atılgan. Okumadıysan oku bence. Ha bak o şimdi yazarken geldi aklıma ama; tam da onun yaptığı gibi yapmaya çalışacağım. Gökyüzünü doya doya görmeden biten günlerime yenilerini eklemek istemiyorum dostum. Beni anlıyor musun?
Durmadan söyleyip duruyoruz ya,bu hayat aslında çok basit bir şey diye. Sahiden basit bir şey. İstediğim ağacın gölgesine istediğim saatte oturup ayaklarımı uzatamayacaksam çimlere -ki gene söylüyorum en basit insan eylemlerinden söz ediyorum- ne anladım ben bu işten!?

Niye geldim buraya?

Ne yapmaya!?

Ne istiyorsam, onu yapmaya çalışacağım.

Yapabilirsem mutlu ol benim için.

Yapamazsam "denedi!"dersin.

Ha unutmadan, bu zaman zarfında sen de alacağını borçlundan kendin tahsil etmeye çalış lütfen!

Bu konuda lütfen artık benden  bir şey bekleme!

Ben sığamadım işte o kazağın içine.

Giymek istediğim kazağı örmek istiyorum.

Ben bir taraftan örerken sen bir taraftan aradan ilmik kaçırmaya çalışmazsan beni mesut bahtiyar edersin hayat!

Geçtiğimiz yaz Kaş'ta şöyle demiştim sana, bilmem hatırlar mısın?

"Ama öyle ama böyle, ama yarın ama ötede, bir sahap uyanıp, Orhan Veli'ye bir günaydın çakıp, evkaftaki memuriyetimden istifa edeceğim! Tam da böyle bir havada tam da böyle bir Oya olarak. Sıfır makyaşla. Sabahın köründe kalkıp o savaş boyalarını sürmeyeceğim yüzüme bir daha. O gün gelecek. Kendime Söz veriyorum! "
Bir tek havayı tutturamadım! O kadar da olsun. 
Ben sözümü tuttum hayat. 
Sıra sende! 

Hadi görüşürüz...

Yazarım sana gene.




Yorumlar

  1. Önce size geçmiş olsun.
    Nane-limon kaynattınız mı demek bile istemiyorum. Zira, midede bulantı varken daha iyisini aramak nafile.
    Para ile gitmek/gezmek arasında bağ kuranlar, gitmemek için bahane arayanlardır genelde. Peru'nun Arequipa şehrinin dağlarının ardında bir köyde İrlandalı bir kızla tanışmıştım. Parası kalmamış da, çantasında taşıdığı yarı değerli taşlar ve telden takı yapıp satıyordu, yola devam etmek için.
    Sonra da bize geçmiş olsun. Bir veda yazısı gibi olduğu için bu son yazı.

    YanıtlaSil
  2. Asla veda yazısı değil. olur mu öyle şey! Şimdi başlıyoruz asıl! :)) Ki bir de sizin gibi hiç tanımadığım insanlara bi şekilde ulaşabildiğimi gördükçe...bu beni daha çok motive ediyor. Daha çok yazabilmek için aynı zamanda bütün bu çaba. Bir ikincisi Peru en gitmek istediğim yerlerden biri. Yakın zamanda mümkün değil ama; bir gün mutlaka! :) Geçmiş olsun dileğiniz için de ayrıca çok teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  3. Yap ve başar!
    Başarmanı gerçekten yürekten isterim. Denedi dedirtme. Bunu başar ki bizde kendimizde güç bulalım. Başarı Hikayeleri okuyalım senden.
    Uzun zamandır okuyorum seni. Yazma heyecanını hissettiriyorsun. Bende hevese geldim bişeyler karalamaya başladım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu ettiniz beni! Nasıl bir motivasyon oldu bu anlatamam. "Yap ve başar!" Kulağa çok hoş geliyor...Bunun için bütün çabam! Siz de şans dileyin bana :)

      Sil
  4. Peru... Ben, ertelemenin vazgeçmek olduğunu düşünenlerdenim. Ya zaman alır onu bizden ya da biz kendimizden. Bazı şeyler daha zor. Misal; İstanbul'dayken hazır, Fener-Panathinaikos maçına gideyim dedim. Bir saati aştı, henüz Köprü'yü geçebildim. Peru, aklında olanlar için asla vazgeçilmemeli gereken bir hedef. Bende, Esteban çizgi filmi ile başlamıştı o coğrafyayı görüp İnkaların izini sürme arzusu ve öncelikliydi gezi planlarım arasında.

    YanıtlaSil
  5. Yazının başı kalmış, kopyalarken. Şöyle olacaktı: "Ne güzel bir müjde :)
    Zira, sizin yazılarınıza tesadüf edene dek, epeydir blog takip etme alışkanlığımı kaybetmiştim, takvimi kayan ve okuyucusunu hiçe sayarak, yazmamayı alışkanlık hâline getiren ve olağanüstü sığlığını, derinlik olarak sunmaya çalışan ve yazmanın bir birikip ve üslup meselesi olduğunu kavrayamayan blog yazarları(!) yüzünden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ertelemek vazgeçmektir ha? :) Bu çok vurucu yalnız! Ok gibi girdi içime. Umarım öyle yapmadığımı size gösterebilirim. Ama çoğunlukla geçerli bir şey bu söylediğiniz. onu da kabul etmeden geçemeyeceğim. Benim için ve blog için söylediklerinize de ayrıca çok teşekkür ederim...Hakediyorsam ne mutlu!

      Sil
  6. Ertemek mayayı kaçırır çünkü. Meyveyi dalında çürütür. Elbette ki bir genelleme bu ve hayatı gerçek anlamda yaşayanlar, istisnaları da hayata taşıyanlardır.
    Kötü bir huyum var. İnanmadığım hiçbir şeyi söylemem. Bu yüzden de, son harfine kadar hak ettiğinizdi size teslim ettiğim sözler :)

    YanıtlaSil
  7. Bunu duyduğumda imrendigimi söylemiştim sana ama bu yazını bugün okuyorum. Ayağın altına degsin. İyi ki böyle bir karar almışsin diyorum çünkü kaleminde sende çelik gibisiniz. Yolun açık senin kuzum:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu