İKİNİZİ DE İSTİYORUM!

Yatsam...rüyamda Kapadokya'da olsam. Kocaman avlusu olan bir taş evindeyim. Mevsim yaz. Bir temmuz gününün akşama dönen sarı saatleri... Avlunun içinde bir yerlerde büyük tahta bir yatak var. Ortada ben yatıyorum. Sağımda Sabahattin Ali, solumda Yusuf Atılgan; aklımda geçen doğum günümde hayatımda yüzünü görmediğim o oğlanın attığı mesaj var. Diyor ki "Kürk Mantolu Madonna karakterini özdeşleştirdiğim tek kahramansın! İyi ki varsın!" Mutluluk sarhoşuyum o an; ama içimden şu cümle geçiyor hızla. "Sonumuz benzemesin!" Sonra yüksek sesle başlıyorum anlatmaya...Gülüyor Sabahattin! "Korkma" diyor yavaşça boynuma doğru sokulup  "senin için başka planlarım var!" Peki deyip altında kalan kolumu çekiyorum yavaşça. "Ağrıdı da..." diyorum. Oysa maksadım başka. Yusuf'a döneceğim. Dönüyorum... Yusuf'un gözleri fel fecir okuyor sanki. Bir an ürküyorum...yok; galiba cesaret edemeyeceğim...derken; yumurtlayıverdim. "Biliyor musun? Hayatım boyunca hep "Aylak Madam"ın hikayesini yazmak istedim. "Eee!? " diyor Yusuf. "Neyi bekledin?"
"Beklemedim"diyorum. "Yazıyorum...yazıyorum...yazıyorum; ama bitiremiyorum. Hikaye bir türlü bitmiyor."
Buyur...
Şimdi de Yusuf gülüyor...
Bozuluyorum... ama; çaktırmayacağım. "N'oooldu ki yani şimdi?" diyorum. "Sen" diyor... "Sen, biz o hikayeleri bitirdik de mi noktayı koyduk sanıyorsun? Nokta bir yere konur. Kitabın kapağı kapanır; ama hikaye bitmez!"
"E ama sen... sen niye bekledin durdun o Ankara trenini?"
"Ben Ankara trenini beklemedim ki; tren çok geç kaldı sadece"diyor.
"E ama bilmece gibi konuşuyorsun, bir şey anladıysam ne olayım!'
Sabahattin dürtüyor arkamdan.
"Bir dakika yahu! bir şey konuşuyoruz şurda"
"Sen önce şu sualime bir cevap versene" diyor. "Doğruyu söyle ama; senin gönlün hangimizde?"
"Cevabı hanginiz söyleyeceksiniz?' diyorum... Önce susuyor ikisi de...sonra Yusuf çenemi tutuyor... gözlerini gözlerime dikiyor... "Cevabı ikimiz de biliyoruz! ama; sen hangimizden duymak istiyorsun? Bu gece hangimizle sevişeceksin?"
"Yani... hiç öyle düşünmemiştim aslında ama; madem ısrar ediyorsunuz, ikinizi de istiyorum!" diyorum.

Uyandım...
İstanbuldayım.
Betonarma bir bina.
Ne Yusuf var solumda; ne sağımda Sabahattin.
Ne ben Maria'yım.
Ne sen Zebercet!
Hikayem yarım.





Yorumlar

  1. Rüya veya kurgu, bilmem de onu, bu denli kısa yazıların bir ödülü olsaydı eğer, mutlaka bunundu. Kısacık bir yazı okudum ama bir roman tadı aldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki roman böyle başlıyordur Çınar! :) Teşekkür ederimm...her zamanki gibi şımarttın beni. İnsan kendi yazısı için böyle söyleme-meli belki de ama; ben de acayip sevdim... hem yazarken, hem dışına çıkıp bir yabancı gibi okurken...garip işte. Oluyor bazen...

      Sil
    2. "Belki roman böyle başlıyordur..."

      Şu bi'gerçek; Sabahattin Ali ve Yusuf Atılgan'ın, bildiğim romanlarından böyle başlayanı yok :)

      Her ne kadar bu hikâyedeki kadın, baskın yanı ile biraz Maria Puder'e andırıyorsa da, ne Aylak Adam'ın, "iki kişi"ye inanan C'sine ne de Anayurt Oteli'nin, Macit Koper ile ete kemiğe bürünüp de daha bir değer kazanmış Zebercet'ine benzemekte.

      Bu benzemezlikler ve tıpkılıktan uzak benzerlikler, doğru bir karar alıp da, bu muhteşem başlangıcı, yazılacak bir romanın ilk sayfası yaptığınızı veya yapacağınızı düşündürüyor. Bizler için ne keyif...

      Sil
    3. Sana özel imzalayacağım! :) sadık okurum olarak!

      Sil
    4. "Sadık okur"luğuma atıftan sonra, cümle niye (!) ile bitti bilmiyorum ama okumaktan keyif duyacağım gibi, özel imzadan dolayı da kendimi çok şanslı hissedeceğim muhakkak :)

      Sil
    5. En son çok yakın bir arkadaşımla aramda geçen diyalog. "Şöyle yazdım. Sonuna da ünlem koydum Oya. Seversin sen...) ;) Bu durumda anladın sen. Düşünmeden yapıyorum. Seviyorum demek ki...O kadar ki huy olarak kabul görmüş bak arkadaşlarım arasında. "Ünlem koyalım, seversin sen!" :)

      Sil
    6. Değişik bi'ünlemmiş, sevdim ben :)

      Sil
  2. Seversin sen diye ünlem ile bitirecektim, unuttum bi'an için! :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu