BİR KEMENÇE USTASI: ŞEYDA HACIZADE

Tophane'den kaptırmışım kendimi, Galata'ya doğru yürüyorum... Derken minicik bir kapıdan, çok tesadüfen kafamı uzatıyorum. İçerde bir şeyler beni çekiyor ama daha girene kadar aslında ne olduklarını bilmiyorum. Zira dışardan baktığınızda aslında hiç bir şey anlaşılmıyor. Ben oranın bir oyuncak ve kukla atölyesi olduğunu bilmiyordum. Orda öyle bir mekanın olduğunu da! Kapıda bir tabela yok. Burası da "şöyle bir yer" dedirtecek en küçük bir işaret yok. Dükkanın camında size "hadi gelsene, beni sevsene" işareti çeken süslü bir şeyler de!  Dediğim gibi bunların hiç biri yoktu ama ben bir şekilde "çekildim" o kapıdan içeri. Görünmez bir el, ya bileğimden tutup çekti, ya da arkamdan itekledi. Orasını bilemiyorum. Bildiğim bir tek şey var, o atölyeye ve orda "can" bulmuş her şeye aşık oluyorum! O beyaz tül perdelere, küçük kukla adamlara, çalışma masasının önündeki duvarda asılı çerçevelere... ya da geçelim hepsini yahu! Ruhuna aşık oldum, ruhuna!...
Şeyda Hacızade, aslında bir kemençe ustası. Bu beni daha da büyülüyor. Bayılıyorum böyle düz çizginin dışındaki insanlara, işlere...
İçeriyi biraz gezdikten sonra "bir kaç fotoğraf çekebilir miyim?" diyorum, gördüğüm en güzel kemençe ustasına! :) "tabi" diyor, çekiyorum... Biliyorum güleceksiniz şimdi ama kapıdan dışarı çıktığımda kendimi Ferdinand Macellan gibi hissediyorum... Sanırsın Büyük Okyanus'u geçtim!
Küçücük bir mekanda kendi dünyasını kuran herkese de bu vesileyle teşekkür ediyorum! Emsal teşkil ediyorlar. "Bak ben yapabiliyorum, istersen sen de yapabilirsin!" diyorlar. En azından ben bu mesajı bir şekilde alıyorum. Bak onun çocukluk oyuncağı tahtaymış. Benimki kalemdi, seninki kim bilir ne? Hadi yüzünü ona dön-se-ne...

Serdar-ı Ekrem sok. 61/B Galata @storydıtoy


Yorumlar

  1. Keşfetmek için ne okyanuslar aşmak gerek ne de uzun yolculuklara çıkmak. Keşif, sadece yolculuk değil, baktığın yerde olan şeyi fark edebilme süreç ve serüvenidir aslında.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıdaki eksik cümleyi tamamlamış oldun böylece Çınar :) En büyük keşif kendi içinde sonra da belki en yakınlarında bir yerlerde... çünkü biz aslında en kör oraya bakıyoruz. Kör değilsek de tek gzümüzü kapatık bakıyoruz. Yakın kolay geliyor, o yüzden de incelemeye gerek bile duymuyoruz belki de.

      Sil
    2. Yok, hayır. Kabul edemem bunu. Hiçbir eksik yoktu yazıda. Benimkisi, kimi detaylara işaret etmek ve/veya üzeri örtülü kimi ifadeleri açmaktı sadece efendim :)

      Simyacı, işte bu mesajı nedeniyle çok değerli bi'kitap bence. Aradığımız mefkure, aslında çoğu zaman yakınımızdadır ama insanoğlu, önce uzağa odaklanır ve bazen vakit kaybeder onu bulana dek, bazen de aradığı şeyi, kaybettiği vaktin bedeli olarak.

      Sil
    3. Tamam, itiraf ediyorum; bazı şeyler de uzaktadır. Şu Antakya'ya has lezzetler misal. Başka yerde yok böylesi. İlle de kaynağına gelmek gerekiyor. Bir lezzet avcısına söylenecek şey değil bu, ya neyse :)

      Sil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu