ŞU KARAAĞAÇ'I GEÇENE KADAR UMUDUM VAR!

Riyavet odur ki Amasya'nın bir köyünde bir çoban yaşarmış. Köyün ağasının kızına deli gibi aşıkmış. Kız da ona aşık mıymış... onu tam hatırlamıyorum. Ya hikayeyi anlatan o kısmını atladı ya da ben unutttum. Malum sıradan bir cümlede bile genellikle vurgu sondadır. Benim de aklımda hikayenin sonu kalmış. Hikayenin sonunda kız başka köye gelin gidiyor. Düğün gününde bizim çoban kavalına sarılıp dertli dertli çalmaya başlıyor... O sırada yoldan geçen ve çobanın kıza olan aşkını da bilen "görev bilinci yerinde" bir köylü diyor ki "Be Allahın ahmak evladı, kız gelin oldu, gidiyor... görmez misin? Hala gidenin peşinden niye dertli dertli feryat edersin!?"
Çoban kavalı bırakıyor. Bir deve kervanıyla karşıki tepeden başka köye gelin giden kıza doğru bakıyor... Elini kaldırıp tepenin ucunda, köyün tam çıkışında duran Karaağaç'ı işaret ederek diyor ki "Şu Karaağaç'ı geçene kadar umudum var!..."

Bu fotoğraf bana lisede en yakın arkadaşım Özden'in babasının anlattığı bu hikayeyi hatırlattı. Ve hala içinde zerre kadar 'barış umudu' taşıyanları...

Bu kervan o Karaağaç'ı geçene kadar bizim hala umudumuz var!...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu