HER TÜRLÜSÜNE VARIM! UZATIN ŞU SAKALLARI...

Bir "kesin şu sakalları" muhabbetidir gidiyor. Önce Özlem Tekin çıkıştı. "Hacı mısın hoca mı, kes şu sakalı" blah blah şeklinde. Hayır taparım sesine, soluğuna. O ayrı. Ama bu ağzından çıkan her sözün altına imzamı atacağım anlamına gelmiyor tabii. Sonra, Ayşe Arman hafif kıyısından geçti mevzunun. İnstagrama koyduğu, sevgilisi Ömer Dormen'in Hindistan arka fonlu, sakallı fotoğrafının altına "Kurban olayım sakalsız Ömer'ime. Ben sakal sevmiyorum hiç" diyerek. Bu miss gibi bir açıklama işte. Hocam diye demiyorum. :) Çünkü genelleme yapmıyor. Genellemelerden nefret ediyorum. Bütün erkekler kessin demiyor. "Ben sevmiyorum" diyor. Buna kimse itiraz edemez. Belli ki Ömer'iyle arasından sakal bile sızsın istemiyor. :) Dün de Ayşe Özyılmazel yazmış. Ben bugün okuyabildim. Ama ne yazış! "Kesin şu sakalları" diye olaya kökten bir çözüm(süzlük) önerisi getirerek. Dünyanın en saçma klişesi genellemeler değilse ne!? Misal ben bayılıyorum. Bir erkekle arama onun sakalının girmesinden daha güzel bir misafirlik de düşünemiyorum. Her türlüsüne varım üstelik. Kirlisine, topuna, keçisine ve dahi baya bildiğiniz, aşağı doğru uzun uzun salınanına. Hatta o kadar ki bir kadının erkekte sakal sevmemesi aklımı çok zorlayarak dahi anlamlandıramadığım bir şey. Valla bısbıdık bir erkek suratı bana hiç erkeksi gelmiyor. Ne yalan söyleyeyim. Hissiyatım bu. Ama bu demek değil ki herkese de yakışıyor. Yakışmayan uzatmasın tabii. Bu biraz kadınlardaki küt saç mevzusu gibi. Başkası yapar, olur sana Mathilda. Sen yaparsın, olmuşsun bir patates kafa. Bir de bunun neye göre kime göre durumu var. Senin "ayol bu bildiğin patates işte" dedeğin o şeyi, bir de bakmışın, başkası tavşan gibi dişliyor. Ve tabii ki, bir de yemeyip içmeyip, her hadiseye  araştırma mevzusu muamelesesi çekenler var. Misal "hayırdır gençler, bir sakal uzatma furyasıdır gidiyor. Bir sorun soruşturun bakalım.  Altından bir Freud kafası çıkıyor mu!? Ucu görünse yeter. Ha baktınız kendiliğinden çıkmıyor meret. Kanırtın anasını satayım. Hayır çatısını kurun da siz, duvarı örmeseniz de olur"  gibisine... 
 Sonra mevzu iyiden iyiye allanır pullanır, yepis yeni bir psikolojiik, sosyolojik, birşey-jik işte canım, neyse ne. Heh, işte onun niyetine sunulur.  Netekim sunmuşlar. Efendim, mevzu şundan ibaretmiş. Hani şu bir dönem ortalığı alıp vuran "metroseksüel erkek" modası var ya, bu ona yıllar sonra gelen bir  protesto hareketiymiş aslında. Sizce de baya bir kanırtmamışlar mı!? :) Neyse, çok da günahlarını almayalım şimdi. Vardır onların da bir bildikleri. Kimbilir, o meşhur dadaş fıkrasındaki gibidir durum gerçekten belki. 
Hani,  Erzurumlu'nun birine sormuşlar. "Dadaş mısın?" Erzurumlu cevap vermiş. "Ya ne bokum" :)
Sizin anlayacağınız, araştırma sonucuna ikna olacaksak şayet, erkekler bize şunu diyor. "Eeeeeh, Yettiniz be! Düşün sakalımızdan, tırnağımızdan!"
Gayet şık hareket. 
Ben varım.
İtirazı olan!? :) 





Yorumlar

  1. Evet, sözün özü; yakışmayan bırakmasın! Adamın yüz şekli, kafa biçimi, sakalının dokusu... Her şey mühim bu konuda. Hatta kişinin boyu. Arda Turan'ın, neredeyse boyu kadar sakal bırakmasının alemi yok elbette!

    Spartalı özentisi sakallar, hipster özentisi sakallar en revaçtakiler ama önemli olan hangi tarzın seçildiği değil, sizin hangi tarza uygun olduğunuz. Bunu anlayabilsek, belki karşı çıkan da olmayacak.

    İşte belki de insanların hiçbir estetik kaygı gözetmeden ben de bırakayım yahu deyip, kendini jiletten azade kılması, insanları rahatsız ediyor ve bu da, kiminde, haddi aşıp tüm sakallara karşı savaş başlatmasına yol açıyor sanırım.

    Ama benim koşulsuz karşı olduğum tek sakal, bakımsız kadınlardaki sakal. Bunu da ifade edeyim ;)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu