YENİ OYUNCAĞIMI BULDUM

İnsanlık için küçük kendim için büyük bir adım atıp yoga'ya başladım. Ben ki elimi attığım her işi biraz da kendimi gaza getirmek için "ver coşkuyu" minvalinde yaşarım, yoga'da bir duraksadım. İki hafta geçmesine rağmen size de henüz yeni yumurtladım. Oysa daha başlamadan bin kere "geldim, geliyorum, geleceğim" şeklinde davul çalıyor olmalıydım. İlk derste hocamız şöyle bir şey söyledi. "Buraya gelirken bütün niyetler geçerlidir! isterseniz gerçekten yoga felsefesini anlamak için gelin, isterseniz bedeninizi daha çok sevmek, forma girmek için gelin, isterseniz yeni insanlar tanıyıp sosyalleşmek için gelin, hepsi kabul!" Önce buna bir şaşırdım. Bir an  Mevlana'nın o meşhur sözünü çağrıştırdır bana. "Ne olursanız olun, gene gelin" Ama ben o felsefeyi çok sevmiyorum. Hatta hiç sevmiyorum... Bir yere varmak isteyen önce oranın sorumluluğunu alacak kafada olmalı. Ben mesela bektaşi felsefesiyle büyümüş bir insan evladıyım. :) Bilenler bilir. Hırsızlar giremez o alana mesela. Ha girer de öyle elini kolunu sallayarak değil. O suçun bedelini ödeyip sonra girebilir. Gibi...
Neyse mevzuya dönüyorum. Zaten çok da uzaklaşmış sayılmam. İşin özü Allahın bildiğini sizden saklayacak değilim. :) Ben bedenimi daha çok sevmek için başladım. En ideal cevap yoganın felsefesini anlamak için başlamak olmalı sanırım diyeceğim ama değil. Bu benim fikrim. Zira şu ana kadar eğer bir şeyleri doğru anladıysam yoga'da 'ideal olan' diye bir şey yok. Hep daha iyisi, çok daha iyisi, en en en iyisi diye tırmalamak yok. Hırs yok, yarış yok. Aksine, kendini anlamak, kendine yaklaşmak, kendinle buluşmak var. Şu ana kadar benim için en geçerli cevap kendinle buluşmak oldu galiba. Ayıptır söylemesi aylardır eşşek gibi çalışıyorum ve bayram seyran dışında bir gün izin yapmadım. Sadece kendi gönlümü eylemek için uzun zamandır bir şey yapamıyordum... Yoga'da kendimle buluşuyorum ve sadece kendim için bir şey yapıyorum... En azından böyle hissediyorum. Yalnız bu söylediğim de yanlış anlaşılmasın. Kendimle buluşmaktan kastım bedensel olarak kendimle buluşmak. Henüz öyle ruhani bir buluşmaya müşerref olamadım. Ve zaten ömür biter o buluşma tam manasıyla gerçekleşmez diye düşünüyorum... Bahsettiğim kendine zaman ayırmak. Sadece kendin için bir şey yapmak. Onun hazzı da hiç öyle yabana atılacak gibi bir şey değil. Üstelik sadece yoga değil, yakında yürüyüşe ve bisiklete de başlamayı düşünüyorum. Vakitsizliğin arkasına sığınmadan kendimi başka bir alanda akıtmak istiyorum... Eskiden bu blog benim için öyleydi. Başka bir iş yapıyordum ve yazmak benim kaçış alanım gibiydi. Çocukluk oyuncağım gibiydi. Canım istediği gibi oynuyordum onunla. Şimdi işim oldu. Tam mesai yazıp çizdiğin zaman da günün sonunda başka bir şeyle oynamak istiyor gönül. Bunun da en güzel yollarından biri spor. Hadi, sen de bir şeylerden çok bunaldıysan, sırf kendi keyfin için hiçbir şey yapamaz hale geldiysen kendine yeni bir 'oyuncak' bul ve oyna onunla. Çok zevkli oluyor bak. Vallaha! :) 

Yorumlar

  1. Yoga, belki de insanın kendisi için yapabileceği nadir güzel şeylerden birisi. Enerjini boşa harcamamayı engellemenin ve zihnimizdeki o anlamsız koşuşturmayı dizginlemenin belki de tek yolu.

    Tahmin eden olarak değil, yogaya, düzensiz de olsa devam eden birisi olarak söylüyorum. Şehirde evliya olmak zor, o sebeple, yaşadığımız koşullarda nirvana da zor ama bi'çok şeyi boş verecek bir olgunluk da katıyor insana. Bu kesin...

    Lakin, lakin sizin hoca nasıl bir yogi anlamadım. Sarf ettiği bu söz bile yoganın amacına aykırı. Hele sadece sosyalleşme hoşgörüsü bile, grupla yapılan bir aktiviteyi sabote edebilecek tarzda. Ben, yoganın sağlayacağı olgunlaşma seviyemdeki ilk yükselmeyi, sanırım yoga yapacağım yeri değiştirerek yaşardım bu durumda.

    YanıtlaSil
  2. Her zamanki gibi çok katısın! :) Hiç öyle bir şey düşünmüyorum. Ama zaten çok farklı hocamız var ve malum gündüz mesaisinden haftanın her günü aynı saatin dersine katılamıyorum. Farklı hocalar denk geliyor her seferinde... Ama burda da senin dediğin gibi düşünmüyorum. Katılmadım ayrı. Ama aslında kimin haklı olduğu tartışılır bence. Biraz şöyle düşün. Bir şeye tam olarak hangi duyguyla başladığından ziyade hangi duyguyla devam ettiğin önemli. Gibi...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

hoşgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu