Gidiyorum buralardan tüm rüzgarlar senin olsun

Mehmet Yılmaz'a özendim... T24'te gayet politik bir yazısının başlığına şöyle yazmıştı: Hadi gir ruhuma sar beni :)
O yüzden yazdıklarımla başlık arasında bir bağlantı kuramayanlar olursa, onlar için ön açıklama yapma ihtiyacı hissettim. Oluyor öyle... :) Bezen olur.

Burası benim evim(di). Kalem sevgilim(di)... Böyle anlatmıştım duygularımı bloguma yazdığım ilk yazıda. Ne zaman neyden kaçıp uzaklaşmak istesem hep buraya sığındım. Sonra işte hayat... Son iki yıldır neredeyse bir iki yazı yazmışım. İlginç di mi? Afyonumu kim bilir nerede nasıl patlattım? Buraya boşalmadıysam onları nereye akıttım? İçimde birikip birikip kendi kendine patladı çoğu muhtemelen. Muhtemelen değil, öyle. Aptallık işte. İnsan o kadar zehri neden tutar içinde? Bu konuda iyiyim ilginç bir şekilde. Her şeyi tutarım ben. Bin saat çişimi tutarım mesela. Hüngür hüngür ağlayasım vardır gözyaşımı tutarım. Marifet değil tabii. Durum tespiti sadece.
Artık bırakacağım...
Özgürlük duygusuna methiyeler yazmak için başladım aslında bu yazıya. O yüzden başlamadan önce kendimi çok özgür hissettiğim bir anı düşündüm. Marmaris'te, sahilde bisiklet sürüyordum... Saçlarım uzundu. Üç ayda bir kuaför koltuğuna oturup "Ensemi açar mısın" demediğim zamanlar... Rüzgar saçlarımı yalıyordu... Mutluydum. Hürdüm!
Tutsaklık ille bir yerde tıkılı kalmakla olmuyor. İnsan bazen kendi elini kolunu bağlıyor. "Ama" diyor... "Ama şöyle... ama böyle..." Ve o ama'ların sonu asla gelmiyor. "Ama" dediğin an tutsaksın oysa.
İşte bu yazıya da kendimi o en özgür hissettiğim anın fotoğrafını koymak istedim. O kadar çok bisiklet fotoğrafı baktım ki... Hiçbirinde hissettiğim duygu yoktu. Çünkü çoğu süslenmişti. Benimse en küçük bir süse tahammülüm yoktu. O önüne konan sepetler de içine konan çiçekler de yük gibiydi... Çırılçıplak bir bisiklet hayal ediyordum ben. Pembe olmasın, mavi olmasın. Gerçek olsun... Soğuk, gri bir metal de olur. Yeter ki kendi olsun. Kendi gibi olsun. Hafif olsun... Gözümü yormasın, gönlümü yormasın... Uçup gideyim öyle... kuş gibi. Çabasız çırpayım kanatlarımı. Dans eder gibi... Ve mümkünse kimse farkına varıp "Ne kadar güzel süzülüyorsun" demesin. O duygu sorumluluk yükler omuzlarıma. Bildiğim gibi değil, benden beklenen gibi uçmaya çalışırım kesin.
Ben benden bekleneni değil, kendi istediğimi yapmak istiyorum!
Bunu o kadar çok istiyorum ki...
O kadar çok istiyorum ki...
Yapacağım.

Saçlarımı uzatacağım yeniden, yollara vuracağım...
Ve hiç süslenmeyeceğim.
Çünkü buluşmam kendimle.
Çok heyecanlıyım ama telaşsız.
Hiç gürültü yok etrafta.
Arada sahile vuran dalganın sesi geliyor sadece.












Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu