Neresi sıla neresi gurbet?

Deli misin? o kadar yol tepilir mi? demiştim. "Yol dediğin nedir ki? yürüdükçe kısalır!" demişti. Beni kendine bi kez daha hayraaan etmişti... Güzel soru: Yol dediğin nedir ki? Bi yorgunluk kahvesi içmek için oturduğum kafede Yeni Türkü çalıyordu dün. "Neresi sıla, neresi gurbet? Yollar bize memleket...!" diyordu da...ordan aklıma geldi. Düşündüm öyle kendi içimde. Neresi benim evim? Montumu astığım şu sandalyenin tepesi bile, yeri gelince evim işte. Bi fincan kahve içtim üstelik tepesinde. Kırk yıl hatırlamazsa beni, hatrım kalır! Hiç tanımadığım, onu da geçtim konuştuğu dili bile yarım yamalak bildiğim bi kadının evinde on beş gün misafir olacağım. Kendi anahtarım olacak cebimde, kapısını kendim açacağım. Bardağından su içip, masasında yemek yiyeceğim. "Masasına oturup yemek yediğim, masama oturup yemek yiyen insan benim için artık çok başka bi yerdedir!" der hep babam. O da benim için öyle olacak muhtemelen. Bi de nazar bo...